Doğa temelli çözümler ekonomik ve ekolojik kazanç sağlıyor

Doğa temelli çözümler ekonomik ve ekolojik kazanç sağlıyor

Kuraklıkla mücadelede doğa temelli çözümler ekonomik, çevresel ve toplumsal faydalar sunuyor.

Kuraklık, su kıtlığının ötesinde; tarımdan enerjiye, sağlıktan ekonomiye kadar birçok sektörü doğrudan etkileyen karmaşık ve maliyetli bir kriz oluşturuyor. Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (United Nations Convention to Combat Desertification, UNCCD) tarafından yayımlanan yeni bir rapor, kuraklıkla mücadelenin ekonomik, çevresel ve sosyal boyutlarına ışık tutarak “doğa temelli çözümler”in (DTÇ) bu alandaki rolünü derinlemesine inceliyor.

UNCCD’ye göre, 2000-2019 yılları arasında dünya genelinde kuraklık nedeniyle bildirilen ekonomik kayıplar 128 milyar dolara ulaştı. Ancak kuraklığın zincirleme etkileri hesaba katıldığı senaryoda bu miktarın yıllık maliyetinin 307 milyar doların üzerinde olabileceği düşünülüyor.

Doğa temelli çözümler, doğanın kendi işleyişini yeniden canlandırarak insan kaynaklı çevresel sorunlara karşı direnç oluşturmayı hedefliyor. Bu çözümler, özellikle toprak ve su yönetimi odaklı sürdürülebilir arazi uygulamalarıyla kuraklıkla mücadelede önemli bir yer tutuyor.

Rapora göre, DTÇ uygulamaları; toprak sağlığının artırılması, suyun yer altına sızma kapasitesinin yükseltilmesi, erozyonun azaltılması, ormanların yeniden canlandırılması, sulak alanların korunması ve yeşil altyapıların yaygınlaştırılması gibi konuları kapsıyor.

Bu uygulamalar hem kırsal hem de kentsel alanlarda, küçük ölçekli bireysel çabaların bir araya gelmesiyle büyük ölçekli etkilere dönüşebiliyor. Kuraklığa karşı dayanıklı toplumlar oluşturmanın yolu, doğa ile uyumlu politikaların benimsenmesinden geçiyor.

Doğa temelli çözümler üç temel faydayı aynı anda sunuyor:

  1. Kuraklıkların etkisini azaltıyor.
  2. Tarım ve su kullanıcılarının gelirini artırıyor.
  3. İklim, doğa ve sürdürülebilir kalkınma açısından geniş çaplı ek faydalar sağlıyor.

Yapılan maliyet-fayda analizlerine göre, DTÇ yatırımları her bir dolar karşılığında 1,4 ila 27 dolar arasında ekonomik getiri sağlayabiliyor ve bu yatırımın geri dönüşü genellikle 6 ila 7 yıl içinde gerçekleşiyor. Bazı uygulamalar, kuraklık kaynaklı ekonomik zararları yüzde 30’a kadar azaltabiliyor.

Doğaya dayalı ekonomi yeni istihdam ve kalkınma fırsatları sunuyor

Rapora göre doğa-pozitif bir ekonomi, yılda 10,1 trilyon dolar değer yaratabilir ve 2030 yılına kadar 395 milyon yeni istihdam alanı doğurabilir. Bu bağlamda, doğa temelli çözümler sadece krizlere yanıt değil, aynı zamanda ekonomik büyüme, istihdam artışı ve kırsal kalkınma için fırsat sunuyor.

Her ne kadar DTÇ uygulamaları ekonomik ve çevresel olarak mantıklı olsa da uygulamada bazı zorluklar yaşanıyor. Bunlar arasında arazi sahipleri arasındaki muhtemel anlaşmazlıklar, toplulukların karar alma süreçlerine katılım eksikliği, yerel yönetişimde kapasite yetersizliği ve finansal kaynaklara erişim sorunları yer alıyor.

Doğa temelli çözümlerin etkili olabilmesi için yerel halkın, çiftçilerin, su kullanıcılarının ve kurumların eşgüdüm içinde çalışması gerekiyor. Bu da daha fazla eğitim, teknik destek ve toplumsal katılım gerektiriyor.

UNCCD, ülkelerin ulusal kuraklık planlarına DTÇ’leri dahil etmelerini öneriyor. Hâlihazırda 70’ten fazla ülke bu yönde çalışmalar yürütüyor. Ancak rapor, 2016-2030 döneminde kuraklıkla mücadele için 210 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.

Yatırımların yüzde 86’sı şu anda kamu kaynaklı ve ağırlıklı olarak tarım sektörüne yönelmiş durumda. Ancak özel sektörün ve bağışçı kuruluşların da sürece katılmasıyla bu yatırımların etkisi artırılabilir. Raporda, kamu-özel ortaklıklarının, etki yatırımcılarının, doğa odaklı piyasa mekanizmalarının ve doğrudan ekosistem hizmet ödemelerinin yaygınlaştırılması öneriliyor.

Giderek daha fazla ülke, doğa temelli çözümleri destekleyen finansal sistemler kurmaya başlıyor. Bunlar arasında karbon ve biyoçeşitlilik kredileri, çevre dostu üretimi teşvik eden etiketleme sistemleri ve sürdürülebilir ürün sertifikaları da yer alıyor.

Bununla birlikte, doğaya dayalı çözümlerin ekonomik etkisinin daha doğru ölçülebilmesi için maliyet-fayda analiz yöntemlerinin ve veri toplama sistemlerinin geliştirilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Paylaş