Yeni uydu verileri, küresel iklim dengesi için alarm verici bir kırılma noktasına işaret ediyor.
Rodielon Putol, earth.com
Antarktika’yı çevreleyen okyanus, 2015’ten bu yana Grönland büyüklüğünde deniz buzunu kaybetti. Bu sadece çarpıcı bir istatistik değil; aynı zamanda bugün Dünya üzerindeki en hızlı çevresel değişimlerden birine işaret ediyor.
On yıllar boyunca hâkim olan görüş oldukça basitti: Eriyen buz, okyanus yüzeyini daha az tuzlu (daha “tatlı”) hale getirir ve bu da yeni buz oluşumunu destekler. Ancak son bulgular, okyanusun artık farklı davrandığını gösteriyor ve bu değişim, küresel ölçekte ciddi sonuçlar doğurabilir.
Okyanus tuzluluğunda şaşırtıcı bir değişim
Southampton Üniversitesinden bir araştırma ekibi, İspanya’daki işbirliği ortaklarıyla birlikte, Avrupa Uzay Ajansına ait SMOS uydusu üzerindeki araçlarla okyanus tuzluluğu verilerini analiz etti.
Analizler, 50° güney enleminin altındaki yüzey sularının daha tuzlu hale geldiğini açıkça ortaya koydu. Bu durum, uzun süredir devam eden bir eğilimin kırıldığını gösteriyor.
1980’lerden bu yana Güney Okyanusu’ndaki yüzey suları soğuyor ve tatlılaşıyordu (tuz oranı azalıyordu). Bunlar da deniz buzunun genişlemesini destekleyen koşullardı. Ancak bu eğilim tersine dönmüş durumda.
Çalışmanın başyazarı Dr. Alessandro Silvano, “Bu keşif beklenmedikti, çünkü eriyen buzların okyanusu tatlılaştırması, yani tuzluluğu azaltması gerekir. Ancak SMOS uydusunun verileri tam tersini gösteriyor ve bu son derece endişe verici” diyor.
Daha tuzlu sular, daha az buz
Okyanus yüzeyi soğuk ve tatlı olduğunda, okyanusun daha derinindeki sıcak ve tuzlu suyun üzerinde yüzer. Bu tabakalanma, ısıyı alt katmanlarda hapsederek buzun büyümesini ve korunmasını sağlar.
Dr. Silvano, “Ama artık yüzey suları daha tuzlu hale geldiği için, derindeki sıcak suyun yukarıya doğru yükselmesi kolaylaşıyor” diye açıklıyor. “Bu yukarı doğru ısı akışı, deniz buzunu alttan eritiyor ve buzun yeniden oluşmasını önemli ölçüde zorlaştırıyor.”
Sonuçlar şimdiden görülmeye başladı. Antarktika deniz buzu keskin şekilde azalmış durumda. Daha da endişe verici olan ise, Weddell Denizi’nde büyük bir açık su alanı olan Maud Rise polinyası, yeniden ortaya çıktı. Bu bölge 1970’lerden bu yana görülmemişti.
Dr. Silvano, “Maud Rise polinyasının geri dönüşü, mevcut durumun ne kadar anormal olduğunu gözler önüne seriyor. Eğer bu yüksek tuzluluk ve azalan buz eğilimi devam ederse, Güney Okyanusu’nda kalıcı değişimlere yol açabilir ve bunun dünya genelinde etkileri olur” diyor.
Uzaydan okyanus takibi
Güney Okyanusu’nu incelemek kolay değil. İzole, sert hava koşullarına sahip ve yılın büyük bir kısmında karanlık. Bu yüzden uydu teknolojisi hayati bir öneme sahip.
Southampton Üniversitesi ve Barcelona Uzmanlık Merkezinden bilim insanları, uzaydan yüzey tuzluluğundaki değişimleri daha hassas ölçmek için yeni algoritmalar geliştirdi. Bu çalışma, Avrupa Uzay Ajansının (ESA) “Earth Observation – FutureEO” (Geleceğin Dünya Gözlemi) programı kapsamında yürütüldü.
ESA Dünya Gözlemi Okyanus Bilimcisi Roberto Sabia, “Bu, uzaydan yapılan deniz yüzeyi tuzluluk ölçümlerinin ne kadar kritik olduğunu gösteren bir başka örnek” diyor. “Bu yeni bölgesel veri ürünü, yüksek enlemlerdeki tuzluluk ölçümlerinin geleneksel sınırlamalarını aşmak amacıyla geliştirildi. Bu bölgelerde deniz suyunun yoğunluğu büyük ölçüde tuzluluk tarafından belirleniyor.”
Uydu verilerini okyanustaki ölçüm cihazlarıyla birleştiren ekip, 15 yıllık bir veri seti oluşturdu. Bu set, Güney Okyanusu’ndaki tuzluluk, sıcaklık ve buz örtüsündeki değişimleri izliyor.
Tehlikeli bir geribildirim döngüsü
Bu bulgular, okyanus ve iklimin nasıl etkileştiğine dair daha önceki varsayımları sorguluyor. Yıllardır iklim modelleri, ısınmanın daha önceki varsayımları sorguluyor. Yıllardır iklim modelleri, ısınmanın daha fazla buzun erimesine ve yüzeyin tatlılaşmasına neden olacağını ve bunun sistemi dengeleyeceğini öngörüyordu. Ancak bu varsayım artık geçerli değil.
“Yeni çalışmamız, Güney Okyanusu’nun değiştiğini ortaya koyuyor ama beklediğimizden farklı bir şekilde” diyor Dr. Silvano. “Belki de düşündüğümüzden daha yakın bir kırılma noktasına geldik ve kalıcı deniz buzu kaybıyla tanımlanan yeni bir duruma girmiş olabiliriz. Bu da yeni keşfedilen bir geri besleme döngüsüyle destekleniyor.”
Bu geribildirim döngüsü şöyle çalışıyor: Daha sıcak ve daha tuzlu yüzey suyu, buzu alttan eritiyor. Daha az buz daha fazla açık okyanus yüzeyi demek. Bu açık su, daha fazla ısı emiyor ve bu da daha fazla erimeye yol açıyor.
Küresel dalgalanma etkisi Antarktika deniz buzunun kaybı sadece yerel bir sorun değil. Bu kayıp, okyanustan atmosfere daha fazla ısının çıkmasına neden oluyor. Bu da daha güçlü fırtınaları tetikliyor ve küresel ısınmayı hızlandırıyor. Sonuç olarak aşırı hava olayları artıyor, Antarktika buz tabakası daha hızlı eriyor ve deniz seviyesi yükselişi hızlanıyor.
Ayrıca vahşi yaşam için doğrudan bir tehdit söz konusu. Penguenler, foklar ve deniz buzuna bağımlı diğer türler yaşam alanlarını kaybediyor. Bu değişimler, iklim modellerinin öngördüğünden daha hızlı ve farklı şekillerde gerçekleşiyor. Bilim insanları, ısınmanın okyanus tabakalanmasını ve buzun kararlılığını nasıl etkilemesi gerektiğine dair uzun süredir geçerli olan varsayımları artık sorguluyor.
Çalışmanın eş-yazarı Alberto Naveira Garabato, “Bu bulgular, okyanus ve iklim dinamiklerini hâlâ tam olarak anlayamadığımızı gösteriyor” diyor. “Bu kritik değişimleri izlemek ve öngörebilmek istiyorsak sürekli uydu takibi ve yerinde ölçümler, vazgeçilmezdir.”