Birleşmiş Milletler’in raporu güneş, rüzgâr ve elektrifikasyon odaklı yeni enerji çağının kapıda olduğunu gösteriyor.
Birleşmiş Milletler’in (BM) yayımladığı “Fırsat Anını Yakalamak: Yenilenebilirler, Verimlilik ve Elektrifikasyonla Yeni Enerji Çağını Süper Güçlendirmek” raporu, dünyayı fosil yakıtlardan temiz enerjiye geçişte tarihi bir dönüm noktasında gösteriyor. Rapor, güneş ve rüzgâr enerjisinin maliyetlerinde son on yılda yaşanan dramatik düşüşe dikkat çekerken, temiz enerji yatırımlarının ilk kez 2 trilyon doları aştığını vurguluyor. Ancak rapor, gelişmekte olan ülkelerdeki yatırım açığı ve adaletsiz finansman dağılımı nedeniyle bu dönüşümün hâlâ risk altında olduğuna işaret ediyor.
2024 yılı, yenilenebilir enerji kapasitesi açısından tarihi bir yıl oldu. Dünyada eklenen yeni elektrik üretim kapasitesinin yüzde 92,5’i yenilenebilir kaynaklardan sağlandı. Özellikle güneş ve rüzgâr enerjisi, tarihte en hızlı büyüyen elektrik üretim teknolojileri haline geldi. 2015–2024 döneminde küresel yenilenebilir kapasite yüzde 140 artışla 2.600 GW’a yükselirken, fosil yakıt kapasitesi aynı dönemde yalnızca yüzde 16 artabildi.
Elektrikli araçlardaki büyüme de dikkat çekici veriler sundu. 2015’te yalnızca 0,5 milyon olan elektrikli araç satışları, 2024’te 17 milyona ulaştı ve küresel satışların beşte birinden fazlasını oluşturdu. Uzmanlara göre bu gelişmeler, temiz enerji teknolojilerinin geri dönüşsüz bir eşiği aştığını ve maliyet–kullanım döngüsünde hızlanan bir büyüme sürecine girdiğini gösteriyor.
Temiz enerji küresel ekonomiyi kalkındırıyor
Temiz enerji sektörü, küresel ekonomide yeni bir büyüme motoru olarak öne çıkıyor. 2023 itibarıyla dünyada 34,8 milyon kişi temiz enerji alanında çalışıyor; bunun 16,2 milyonu doğrudan yenilenebilir enerji sektöründe istihdam ediliyor. Aynı yıl sektör, küresel ekonomiye dünya genelindeki GSYH büyümesinin yüzde 10’una karşılık gelecek şekilde 320 milyar dolarlık katkı sağladı.
Çin’de ise temiz enerji sektörü, 2024 yılında ülke ekonomisinin yaklaşık yüzde 10’unu oluşturdu ve GSYH büyümesinin dörtte birini tek başına sağladı. Avrupa Birliği’nde de büyümenin yaklaşık üçte biri bu alanda gerçekleşti.
Maliyetlerde düşüş giderek hızlanıyor
Rapor, yenilenebilir enerjinin artık fosil yakıtlardan çok daha ucuz olduğunu açıkça gösteriyor. 2024 yılında küresel ortalama elektrik üretim maliyeti, güneş enerjisinde 4,3 cent/kWh, rüzgârda ise 3,4 cent/kWh seviyesine indi. Böylelikle güneş ve rüzgâr üretim maliyeti, yeni kömür ve doğalgaz santrallerine göre yüzde 40 ila 50 daha düşük seviyede gerçekleşti.
Bununla birlikte rapor, fosil yakıt ithalatının sürekli maliyet doğurduğunu, buna karşılık yenilenebilir teknolojilerin bir kez ithal edildiğinde uzun vadeli toplumsal ve ekonomik değer yarattığını vurguluyor.
Rapora göre yeni kapasite yatırımları, enerji devrimini anlamak için asıl belirleyici unsur olarak öne çıkıyor. 2024’te devreye giren yeni elektrik üretim kapasitesinin yüzde 93’ü yenilenebilir kaynaklardan sağlandı. Mevcut portföyde ise hâlâ fosil yakıtların ağırlığı sürse de bu tablonun 2025 itibarıyla yenilenebilir lehine değişeceği öngörülüyor. Nitekim bu durum, birçok ülkenin kömür santrallerini planlanan tarihlerden daha önce kapatma kararlarıyla daha da hızlanıyor.
Gelişmekte olan ülkelerde yatırım açığı devam ediyor
Raporda en büyük sorunlardan biri olarak temiz enerji yatırımlarının eşitsiz dağılımı öne çıkıyor. 2024’te Çin hariç gelişmekte olan ülkeler, küresel temiz enerji yatırımlarının yalnızca yüzde 15’ini alabildi. Afrika ise dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini barındırmasına rağmen yatırımlardan sadece yüzde 2 pay aldı.
Uzmanlara göre, Paris İklim Anlaşması’nın 1,5°C hedefinim gerçekleştirilebilmesi için bu ülkelerdeki yıllık yatırımların 2030’a kadar 1,4 ila 1,9 trilyon dolar seviyesine çıkması gerekiyor. Aksi halde küresel enerji dönüşümünün hızı yetersiz kalacak ve iklim hedefleri tehlikeye girecek.
Yapay zekâ teknolojileri elektrik talebini artırıyor
Rapor, yapay zekâ (YZ) teknolojilerinin ve veri merkezlerinin küresel enerji sistemine giderek artan etkilerini gözler önüne serdi. Rapora göre, YZ’nin hızlı gelişimi ve dijitalleşmenin yaygınlaşmasıyla birlikte elektrik talebi yapısal olarak artıyor.
Rapor, özellikle YZ odaklı veri merkezlerinin enerji tüketimindeki sıçramaya dikkat çekiyor. Ortalama bir yapay zekâ veri merkezi bugün 100 bin haneye eşdeğer elektrik harcıyor. Hâlihazırda inşası süren en büyük tesislerin ise bunun 20 katı kadar tüketim yapacağı öngörülüyor.
2024 itibarıyla veri merkezleri küresel elektrik tüketiminin yüzde 1,5’ine, yani yaklaşık 415 TWh’ye karşılık geliyor. Bu miktarın 2030’a kadar iki kattan fazla artarak 945 TWh’ye çıkması bekleniyor.
Raporda, “büyük teknoloji şirketlerinin artan enerji ihtiyacını tamamen temiz kaynaklardan karşılaması gerektiği” vurgulanıyor. BM, bu şirketleri 2030 yılına kadar %100 yenilenebilir enerji kullanma taahhüdü vermeye çağırıyor.
Yenilenebilir kaynaklar enerji güvenliği sağlıyor
Fosil yakıtlara bağımlı ülkeler, enerji krizlerinden en çok etkilenenler arasında olmaya devam ediyor. 2022’de Ukrayna-Rusya savaşı sonrası doğalgaz fiyatlarının hızla artması, birçok ülkede elektrik maliyetlerini rekor seviyelere taşıdı ve küresel yaşam maliyeti krizini tetikledi.
Rapor, yenilenebilir enerjiye geçişin bu tür krizlere karşı en etkili çözüm olduğunu vurguluyor. Yenilenebilir kaynaklar, enerji güvenliğini artırıyor, fiyat dalgalanmalarını azaltıyor ve ithalat bağımlılığını kırıyor. Ayrıca kırsal bölgelerde enerjiye erişimi hızlandırarak yoksulluğun azalmasına, sağlık ve eğitim hizmetlerinin gelişmesine katkı sağlıyor.
BM, acilen harekete geçilmesi gerektiği konusunda uyarıyor
Raporun en dikkat çekici uyarısı, “tarihi bir fırsat penceresinin” açıldığı yönünde. Ancak bu fırsatın kaçırılması halinde, 1,5°C hedefinin erişilemez hale geleceği belirtiliyor. BM, ülkeleri şu adımları atmaya davet ediyor:
- Fosil yakıt sübvansiyonlarını kaldırmak ve etkin karbon fiyatlandırması uygulamak,
- Gelişmekte olan ülkelerde özel yatırımları teşvik edecek mekanizmalar geliştirmek,
- Net sıfır hedefleriyle uyumlu uzun vadeli enerji yol haritaları oluşturmak,
- Enerji altyapısını iklim risklerine dayanıklı hale getirmek,
- Adil geçiş politikalarıyla kırılgan toplumsal kesimleri korumak.