,

Küresel gıda sistemi alarm veriyor

Küresel gıda sistemi alarm veriyor

Dünya genelinde açlık azalıyor, ancak sağlıklı beslenme imkânlarına hâlâ milyarlarca insan erişemiyor.

Her yıl 16 Ekim’de kutlanan Dünya Gıda Günü, küresel gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmeye dikkat çekmeyi amaçlıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (Food and Agriculture Organization, FAO) 80’inci kuruluş yıldönümüne denk gelen bu yılki etkinlik, dünya genelinde her on iki kişiden birinin hâlâ açlıkla karşı karşıya olduğunu hatırlatıyor.

Bu yılın Dünya Gıda Günü, “El Ele, Daha İyi Gıdalar ve Daha İyi Bir Gelecek İçin” temasıyla gıda güvenliğine dikkat çekiyor.

FAO, açlık ve yetersiz beslenmenin ortadan kaldırılmasının, yalnızca küresel düzeyde değil, nesiller arası dayanışma ve sektörler arası iş birliğiyle mümkün olabileceğini vurguluyor. Bu kapsamda, 150’den fazla ülkede hükümetler, şirketler, sivil toplum kuruluşları ve bireyler çeşitli etkinliklerle gıda güvenliği için farkındalık oluşturacak.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (Intergovernmental Panel on Climate Change, IPCC) raporu, dünya gıda sisteminin ciddi baskı altında olduğunu gösteriyor. 1960’lardan bu yana kişi başına düşen gıda arzı yüzde 30 artmasına rağmen, artan nüfus, çatışmalar, enflasyon ve iklim değişikliği bu kazanımları tehdit ediyor. Sıcaklık artışları, aşırı hava olayları ve değişen yağış düzenleri, özellikle Afrika’nın kurak bölgeleriyle Asya ve Güney Amerika’nın dağlık alanlarında tarımsal üretimi doğrudan etkiliyor.

FAO’nun son Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) güncellemesi ise küresel kamu tarım harcamalarının, 2015’ten bu yana yılda ortalama yüzde 2 artarak, 2023’te 700 milyar doları aştığını ortaya koyuyor. Ancak az gelişmiş ülkelerde bu oran hâlâ yetersiz kalıyor; tarımın GSYH’nin yüzde 18’ini oluşturmasına karşın, kamu harcamalarındaki payı yalnızca yüzde 4 civarına kalıyor.

Benzer biçimde, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği de iklim değişikliği, kirlilik ve aşırı avlanma nedeniyle giderek baskı altına giriyor. Bu da küresel gıda arzının sürdürülebilirliğini tehdit eden bir diğer etken olarak öne çıkıyor.

2,3 milyar kişi gıda güvencesizliği içinde yaşıyor

Birleşmiş Milletler’in beş ana kuruluşu olan FAO, Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (International Fund for Agricultural Development, IFAD), UNICEF, Dünya Gıda Programı (World Food Programme) ve Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization, WHO) iş birliğiyle hazırlanan “Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenmenin Durumu 2025” raporu ise küresel açlığın son yıllarda sınırlı ölçüde azaldığını, ancak gıda fiyatlarındaki yüksek enflasyonun özellikle düşük gelirli ülkelerde sağlıklı beslenmeye erişimi önemli ölçüde kısıtladığını ortaya koyuyor.

Rapor, 2024 itibarıyla dünya nüfusunun yüzde 8,2’sinin açlıkla karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Bu oran, 2023’teki yüzde 8,5’e göre küçük bir düşüş anlamına gelse de Afrika ve Batı Asya’da açlığın arttığı, Güneydoğu Asya, Güney Asya ve Güney Amerika’da ise kayda değer bir iyileşme yaşandığı belirtiliyor.

Rapora göre 2024 yılında dünya nüfusunun yüzde 28’i orta veya ciddi düzeyde gıda güvencesizliği yaşadı. Pandemi sonrası kısmi toparlanmaya rağmen, bu miktar 2019’a kıyasla 335 milyon daha fazla insanın yeterli gıdaya düzenli erişemediği anlamına geliyor.

Kırsal bölgelerde gıda güvencesizliği kentsel alanlara göre belirgin biçimde daha yüksek kalırken, kadınlar dünya genelinde erkeklere kıyasla daha fazla gıda güvencesizliği yaşıyor. 2021’de pandeminin etkisiyle artan cinsiyet farkı 2023’te daralsa da 2024’te yeniden arttı.

Sağlıklı beslenmenin bedeli artıyor

Sağlıklı beslenmenin giderek pahalılaşması ise raporun dikkat çekici bulguları arasında yer alıyor. 2024 itibarıyla dünya genelinde sağlıklı bir diyetin ortalama maliyeti kişi başına günde 4,46 dolar düzeyine yükseldi. Oysa bu miktar 2022’de 4,01, 2023’te ise 4,30 dolar düzeyindeydi.

Her ne kadar gelirlerdeki artış, bazı bölgelerde söz konusu artışın etkisini hafifletse de 2,6 milyar insan hâlâ sağlıklı beslenmeyi karşılayamıyor. Bu oran, küresel nüfusun üçte birine denk geliyor. Afrika’da ise durum kötüleşmeye devam ediyor: 2019’da 864 milyon olan “sağlıklı beslenemeyen” kişi sayısının, 2024’te 1 milyarı aştığı görülüyor.

Düşük gelirli ülkelerde, nüfusun yüzde 72’si sağlıklı bir diyetin maliyetini karşılayamıyor. Buna karşın yüksek gelirli ülkelerde bu oran düşmeye devam ediyor.

Beslenme hedeflerinde yavaş ilerleme

Rapor, 2030 Küresel Beslenme Hedefleri’ne ulaşmak için ilerlemenin yetersiz olduğunu vurguluyor. Bodur büyüme oranı 2012’de yüzde 26,4 iken 2024’te yüzde 23,2’ye geriledi. Ancak zayıflık ve fazla kilo oranları neredeyse hiç değişmedi.

Öte yandan 6 aydan küçük bebeklerin yalnızca anne sütüyle beslenme oranı 2012’de yüzde 37 iken 2023’te yüzde 47,8’e yükseldi. Buna rağmen, kadınlarda kansızlık oranı yüzde 30,7’ye, yetişkinlerde obezite oranı ise yüzde 15,8’e çıktı.

2025’te BM’nin verilerine göre dünya genelinde çocukların yalnızca üçte biri ve kadınların üçte ikisi yeterli çeşitlilikte beslenebiliyor.

Pandemi ve Ukrayna’daki savaş enflasyonu körükledi

Rapor, 2021–2023 döneminde gıda fiyat enflasyonunun nedenlerini detaylı inceliyor. 2020’den itibaren pandemiye karşı uygulanan genişleyici maliye ve para politikaları, tedarik zinciri sorunlarıyla birleşerek fiyatları yükseltti. Ardından Ukrayna’daki savaş, tahıl ve gübre ticaretini kesintiye uğratarak krizi derinleştirdi.

Küresel ortalama gıda fiyat enflasyonu 2020 sonunda yüzde 5,8 iken, 2022 sonunda yüzde 23,3’e çıktı. Düşük gelirli ülkelerde bu oran yüzde 30’u aştı. FAO’ya göre bu artış, hane gelirlerini eriterek yüz milyonlarca insanı yeniden yoksulluğa ve açlığa itti.

Nitekim raporda, gıda fiyatlarındaki yüzde 10’luk artışın, orta veya ciddi gıda güvencesizliğini yüzde 3,5; ciddi gıda güvencesizliğini ise yüzde 1,8 artırdığı vurgulanıyor.

Sağlıklı gıdalar pahalı, işlenmiş gıdalar ucuz

Raporun fiyat analizine göre, meyve, sebze ve hayvansal kaynaklı besinler hâlâ en pahalı kalori kaynakları arasında yer alıyor. Buna karşılık, nişastalı gıdalar ve ultra işlenmiş ürünler çok daha ucuz seviyede kalıyor. 2021 itibarıyla ultra işlenmiş gıdalara, işlenmemiş ürünlerden yüzde 47 daha ucuza erişilebiliyor.

Bu da düşük gelirli haneleri sağlıksız ama ucuz gıdalara yönlendiriyor; böylece obezite ve kronik hastalık riski artıyor. FAO, ucuz ama besin değeri düşük gıdaların yaygınlaşmasının, uzun vadeli sağlık krizlerine yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

FAO’dan politika önerileri: Kısa vadeli yardım, uzun vadeli direnç

Rapor, ülkelerin yüksek gıda fiyatlarına karşı kısa ve uzun vadeli politika önerilerini sıralıyor.

  • Temel gıdalarda geçici vergi indirimleri ve sosyal yardımlar gibi hassas grupları koruyacak hedefli mali desteklerin oluşturulması,
  • Para ve maliye politikalarının uyumlu yönetimi ile piyasa istikrarının sağlanması,
  • Ticaret kısıtlamalarının azaltılması ve stratejik gıda stoklarının etkin yönetimi,
  • Tarımda araştırma, verimlilik ve altyapı yatırımlarının artırılması,
  • Şeffaf piyasa verileri sayesinde spekülasyonun önlenmesi ve üretici-tüketici bilgilendirilmesi öneriler arasında yer alıyor.

FAO’nun raporu, küresel açlıkta kısmi iyileşmeye rağmen, 2030 Sıfır Açlık Hedefi’nin (SDG 2) halen “ulaşılmaz” göründüğünü belirtiyor. Mevcut eğilimler sürerse 2030’da 512 milyon kişi hâlâ açlık çekmeye devam edecek.

Sürdürülebilir gıda için yol haritası hazır

Gıda güvenliği krizine karşı çözüm arayışları sürerken, sürdürülebilir üretimi hedefleyen İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO), sektöre özel yayımladığı “Gıda Ürünleri Sanayi: Sürdürülebilirlik Öncelikleri ve Takip Göstergeleri” rehberi, gıda sektöründe çevresel etkileri azaltmak ve sürdürülebilir üretim kültürünü güçlendirmek için bir yol haritası çiziyor.

İSO’nun hazırladığı rehber; toprak, su ve biyoçeşitliliği korumanın yanı sıra enerji ve su verimliliğini artırmayı, sıfır atık yaklaşımını benimsemeyi ve üretim süreçlerinde kaynak verimliliğini artırmayı temel hedefler arasında sayıyor.

İSO, hazırladığı rehber ile gıda sektörüne sürdürülebilirlik konusunda somut göstergeler ve ölçülebilir hedefler sunmayı amaçlıyor. Sürdürülebilir üretim zincirinin güçlenmesi, yalnızca çevresel etkiyi azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda uzun vadede gıda güvenliğini sağlamanın da temel koşullarından birini oluşturuyor.

“Gıda Ürünleri Sanayi: Sürdürülebilirlik Öncelikleri ve Takip Göstergeleri” rehberine buradan ulaşabilirsiniz.

Paylaş