Türkiye’de bankacılık sektörü iklimle mücadelede önemli adımlar atsa da dönüşümün henüz bütüncül bir yapıya ulaşmadığı görülüyor.
İklim İçin 350 Derneği ve SEFiA iş birliğiyle yayımlanan “Türkiye’deki Bankaların İklim Değişikliğine Yaklaşımı 2025” raporu, bankaların kömür finansmanı, net sıfır hedefleri, karbon ayak izi yönetimi ve sürdürülebilir finansman performansını bütüncül şekilde değerlendiriyor. Raporda, sektör genelinde ilerleme görünür olsa da dönüşümün henüz sistematik bir yapıya kavuşmadığı belirtiliyor.
Küresel finans dünyasında iklim risklerinin fiyatlanması ve düşük karbonlu yatırımların büyümesi, bankacılığı dönüşümün merkezine yerleştiriyor. Raporda, Türkiye’de bankaların bu küresel eğilime giderek daha fazla uyum sağladığı; yeşil tahvil, sürdürülebilirlik bağlantılı kredi ve yenilenebilir enerji finansmanının hızla arttığı belirtiliyor.
Raporda ülke genelinde sürdürülebilir finansman hacminin 2024 itibarıyla 20 milyar doları aştığı belirtiliyor. Bununla birlikte, sektördeki ilerleme hızının banka bazında ciddi farklılıklar gösterdiği, özellikle fosil yakıt finansmanı ve şeffaf raporlama alanlarında belirgin boşluklar bulunduğu vurgulanıyor.
Rapora göre incelenen 17 bankanın yalnızca altısı yeni kömür projelerini finanse etmeme, mevcut kömür finansmanından çıkış ya da net sıfır hedeflerinden birkaçını tam olarak yerine getiriyor. Diğer bankalarda ise taahhüt eksiklikleri, net takvimlerin olmayışı veya dolaylı yollarla kömür finansmanının devam etmesi dikkat çekiyor.
Bankaların net sıfır yaklaşımları ayrışıyor
Türkiye’de bankaların büyük bölümü 2050 yılına kadar net sıfır hedeflerine uyum sağlama yönünde adımlar atıyor. Raporda, 2024 itibarıyla 12 olan net sıfır hedefi açıklayan banka sayısının 13’e yükseldiği belirtiliyor.
Bununla birlikte, taahhütlerin kapsamı ve uygulanma biçimleri arasında farklılıklar bulunuyor. Bazı bankaların sadece operasyonel emisyonları kapsayan dar hedefler açıkladığı, portföy emisyonlarının ise henüz tam olarak ele alınmadığına dikkat çekiliyor.
2023 sonunda yürürlüğe giren Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS), bankacılık sektöründe ilk kez karşılaştırılabilir ve kapsamlı veri üretimini mümkün kıldı. Bu kapsamda rapor, bankaların TSRS uyumlu raporlarını kullanarak daha detaylı bir analiz de sunuyor.
Ancak veri toplama süreçlerinin kurumsallaşmamış olması ve bankalar arasında metodolojik farklılıkların devam etmesi nedeniyle raporlama kalitesinin tutarsız olduğu vurgulanıyor.
Rapor, yenilenebilir enerji finansmanının da hem hacim hem çeşitlilik açısından büyüdüğünü ortaya koyuyor.
Bu tabloya karşın, bazı bankalarda temiz enerji finansmanı konusunda kayda değer bir beyan veya hedef bulunmadığı dikkat çekiyor.
Emisyon ölçümünde ilerleme sağlansa da riskler azalmıyor
Raporda finanse edilen emisyonlarını ölçen banka sayısındaki artış raporun en kritik bulgularından birini oluşturuyor; bazı büyük bankalar kapsamlı emisyon yol haritaları ortaya koyarken, 17 bankanın önemli bir bölümünde hâlâ ölçüm ve raporlama eksiklikleri sürüyor.
Bu da Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefine ulaşması açısından ciddi bir risk oluşturuyor. Raporda özellikle “geçiş risklerinin” büyüdüğü, karbon yoğun sektörlerde finansman devam ettiği sürece ekonomik istikrarsızlık olasılığının arttığı belirtiliyor.
ESG derecelendirmelerinde de bazı bankaların uluslararası ölçekte güçlü sonuçlar aldığı görülüyor. Öte taraftan bazı bankalar da herhangi bir ESG derecelendirmesine katılmadığı için ilgili konuda veri boşluğu devam ediyor.
Türkiye’de bankacılık dönüşüyor
Rapor, Türkiye bankacılık sektörünün iklim değişikliği konusunda önemli adımlar atsa da dönüşümün henüz bütüncül olmadığına dikkat çekiyor. Raporda aktarılana göre kömür finansmanı, şeffaf raporlama, portföy emisyonlarının yönetimi ve net sıfır hedeflerinin uygulanması gibi alanlarda eksiklikler sürüyor.
Finansal sistemin düşük karbonlu ekonomiye geçişte belirleyici rolü dikkate alındığında, bankaların attığı her adım Türkiye’nin iklim hedeflerinin başarısını doğrudan etkiliyor. Rapora göre; finansal akışların yönü, iklim politikalarının gerçek başarısını belirleyen temel göstergesini oluşturuyor ve bankaların yönlendirdiği her yatırım, geleceğin iklim politikalarını şekillendiriyor.
