Dijitalleşme iş sağlığı ve güvenliğini yeniden şekillendiriyor  

Dijitalleşme iş sağlığı ve güvenliğini yeniden şekillendiriyor  

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün raporu, dijital dönüşümün iş güvenliğini artırabileceği kadar çeşitli riskleri de beraberinde getirebileceğini belirtiyor.

Her yıl 28 Nisan’da kutlanan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü, çalışanların yaşamlarını korumayı, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemeyi amaçlıyor. Ancak 21. yüzyılda iş dünyası artık farklı bir evrende ilerliyor: Zira dijitalleşme, otomasyon, yapay zekâ ve uzaktan çalışma modelleri çalışma hayatını kökten dönüştürüyor. Söz konusu dijital dönüşüm, sadece üretim süreçlerini değil, iş sağlığı ve güvenliği (İSG) anlayışını da yeniden şekillendiriyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Organization, ILO), Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü için hazırladığı yeni küresel raporunda, yapay zekâ ve dijitalleşmenin iş yerlerinde sağlığı ve güvenliği nasıl dönüştürdüğünü ortaya koyuyor. “İş Sağlığı ve Güvenliğinde Devrim: İşte Yapay Zekâ ve Dijitalleşmenin Rolü” başlıklı rapor, dijital teknolojilerin sunduğu fırsatları ve doğurduğu riskleri derinlemesine inceliyor.

Akıllı sistemler tehlikeleri önceden tespit ediyor

Rapora göre, otomasyon, akıllı izleme sistemleri, artırılmış gerçeklik ve algoritmik yönetim uygulamaları iş yerlerinde risklerin azaltılmasına ve güvenliğin artırılmasına önemli katkılar sağlıyor. Özellikle tehlikeli işlerin robotlar tarafından üstlenilmesi, işçilerin zararlı ortamlara maruz kalmasını önemli ölçüde azaltıyor.

Günümüzde yapay zekâ destekli sensörler ve giyilebilir cihazlar sayesinde ise iş yerlerinde gerçek zamanlı tehlike tespiti yapılabiliyor. Örneğin bir işçinin vücut sıcaklığı, kalp ritmi ya da bulunduğu ortamın gaz seviyesi sürekli olarak izlenebiliyor ve tehlikeli bir durum oluşmadan önce önlem alınabiliyor.

Bu tür akıllı İSG sistemleri, sadece iş kazalarını önlemekle kalmıyor, aynı zamanda çalışanların maruz kaldığı zararlı maddelerden uzak tutulmasını, iş ortamındaki stres faktörlerinin azaltılmasını ve daha sağlıklı bir çalışma düzeni kurulmasını sağlıyor.

İleri robotik sistemler ve otomasyon çözümleri sayesinde, birçok tehlikeli ya da tekrarlayan iş robotlara devredilebiliyor. Böylelikle çalışanların zararlı ortamlarda bulunma süresi azaltılırken, kas-iskelet rahatsızlıkları gibi meslek hastalıkları da önlenebiliyor.

Bununla birlikte yapay zekâ destekli analizler, anlık izleme sistemleri ve öngörebilen modellemeler sayesinde iş yerlerinde risk değerlendirmeleri çok daha kapsamlı ve hızlı yapılabiliyor. Ancak bu dijital araçların insan karar alma süreçlerinin yerine geçmeden, onları destekleyici şekilde kullanılması gerekiyor.

Sanal gerçeklik ile İSG eğitimi yeni bir boyuta taşınıyor

Sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojileri, çalışan eğitimlerini daha etkili ve verimli hale getiriyor. Çalışanlar artık tehlikeli durumlarını simülasyon ortamında deneyimleyerek, kriz anlarında nasıl hareket edeceklerini öğrenebiliyor. Ancak bu teknolojilerin uzun süreli kullanımı; göz yorgunluğu, denge problemleri ve zihinsel yorgunluk gibi sorunlara neden olabileceğinden dikkatli kullanım gerektiriyor.

Öte yandan iş yerlerinde yapay zekâ destekli algoritmalar, çalışanların iş yükünü dengelemek, daha adil görev dağılımları yapmak ve eğitim ihtiyaçlarını belirlemek amacıyla da kullanılabiliyor. Bu sistemler, iş-yaşam dengesini destekleyici potansiyeller taşıyor. Ancak rapor, aşırı denetimin ve sürekli gözetimin çalışanlarda stres, iş tatminsizliği ve sosyal izolasyona yol açabileceğine dikkat çekiyor.

Bununla birlikte uzaktan çalışma modelleri, çalışana esneklik sağlasa da fiziksel ve ruhsal sağlık açısından yeni riskler oluşturuyor. Ergonomik olmayan ev ortamları, iş-özel yaşam dengesinin bozulması ve sosyal izolasyon, bu tür çalışma modellerinin göz ardı edilmemesi gereken olumsuz etkileri arasında yer alıyor.

Dijital dönüşüm için proaktif ve katılımcı adımlar gerekiyor

Dijitalleşmenin İSG üzerindeki etkileri, mevcut mevzuatların güncellenmesi ve yeni yaklaşımların benimsenmesini zorunlu kılıyor. Nitekim birçok ülke, insan-robot etkileşimi, otomasyon güvenliği ve yapay zekâ kullanımına ilişkin özel düzenlemeler getirerek, yeni riskleri kontrol altına almaya çalışıyor. Ayrıca “dijital tükenmişlik (digital burnout)” riskine karşı “bağlantıyı kesme hakkı” gibi yeni yasal haklar da gündeme geliyor.

Nitekim ILO, dijital teknolojilerin iş yerinde güvenlik ve sağlığı geliştirme potansiyelini kullanabilmek için proaktif ve katılımcı yaklaşımların benimsenmesi gerektiğini vurguluyor. Özellikle robotlarla insanların iş birliğini düzenleyen güvenlik protokolleri, uzaktan çalışmada işçi hakları ve çalışma saatleri dışında çevrimdışı olabilme hakkı gibi alanlarda hukuki boşlukların doldurulması gerektiği vurgulanıyor.

ILO ayrıca, işçilerin bu teknolojilerin tasarım, uygulama ve izlenme süreçlerinde aktif katılımının sağlanması gerektiğini; aksi takdirde, dijitalleşmenin iş sağlığı ve güvenliği üzerindeki olumlu etkisinin sınırlı kalabileceğini ifade ediyor.

Dijitalleşmenin getirdiği yenilikler, iş sağlığı ve güvenliği açısından büyük fırsatlar barındırıyor. ILO’nun raporu, bu fırsatların değerlendirilebilmesi, risklerin iyi analiz edilip önleyici adımların atılmasıyla mümkün olabileceğine dikkat çekiyor. Dolayısıyla hükûmetlerin, iş verenlerin, çalışanların ve uzmanların iş birliğiyle, teknolojik dönüşümün güvenli, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çalışma ortamı yaratması gerektiği belirtiliyor.

Paylaş