Forest 500 raporu, küresel şirketlerin ormansızlaşmayı durdurmakta yetersiz kaldığını gösteriyor.
Dünyanın dört bir yanından şirketler için jeopolitik gerilimler, tedarik zinciri sorunları ve enflasyon öne çıkan riskler arasında yer alıyor. Ancak trilyonlarca dolarlık etkisi olmasına rağmen, küresel ormansızlaşma genellikle göz ardı ediliyor.
Dünya Bankası’nın verilerine göre, ormansızlaşmanın 2030 yılına kadar dünya ekonomisine yıllık 2,7 trilyon dolar kayıp yaşatabileceği öngörülüyor. Bu kayıplar, karbon depolamanın zayıflaması, tarımsal verimlilikte düşüş ve ekosistem dengesizlikleri gibi sonuçlarla ortaya çıkıyor. Örneğin Brezilya’da Amazon yağmur ormanlarındaki bozulmanın yıllık tarım üretimini 3,5 milyar dolar değerinde azaltabileceği hesaplanıyor. Bazı gelişmekte olan ülkelerde ise ormansızlaşmanın, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) yüzde 20’sine kadar kayba yol açabileceği belirtiliyor.
Global Canopy tarafından yayımlanan “Forest 500 2025” raporu, şirketlerin ormansızlaşmayı durdurma konusunda kaydettiği performansı inceliyor. Rapor, 2025 sonuna kadar ormansızlaşmayı bitirme taahhüdünde bulunan şirketlerin yarısından fazlasının bu hedefe ulaşmak için neredeyse hiçbir somut adım atmadığını gösteriyor.
Rapora göre, şirketlerin yüzde 3’ü güçlü taahhütlerde bulunup uygulamada yeterli performans gösterirken, yüzde 63’ü yalnızca kısmi taahhütler veriyor veya uygulamada yetersiz kalıyor. Kalan yüzde 34’lük kesim ise ormansızlaşmaya karşı hiçbir taahhütte bulunmuyor.
Küresel şirketlerin performansı yetersiz kalıyor
Rapora göre yalnızca 16 şirket, değerlendirildiği tüm emtialar için güçlü taahhütler vermiş ve bu taahhütleri uygulamaya koymuş durumda. Şirketlerin yüzde 22’si, en az bir emtia için etkili uygulama örneği sunabiliyor. Bu oran, tüm emtialar için uygulama gösterenlerde ise yüzde 3’e kadar düşüyor.
316 şirket, bazı taahhütlerde bulunsa da bunlar ya yetersiz ya da uygulamada etkisiz kalıyor. Bu şirketlerin yüzde 39’u yalnızca belli başlı emtialar için taahhütte bulunurken, diğer yüksek riskli ürünleri göz ardı ediyor.
168 şirketin ise kamuoyuyla hiçbir ormansızlaşma taahhüdü paylaşmadığı belirtiliyor. Rapor, bu şirketlerin 24 tanesinin, Forest 500’ün 11 yıllık takibi boyunca hiçbir adım atmadığına dikkat çekiyor.
Bu şirketlerin harekete geçmemesi, yalnızca ormanların değil; aynı zamanda daha duyarlı şirketlerin çabalarının da baltalanmasına yol açıyor. Rekabet dezavantajı ve düzenleyici baskı eksikliği, birçok şirketin sürdürülebilir dönüşümü ertelemesine neden oluyor.
Ormansızlaşma yalnızca çevresel değil, aynı zamanda insan haklarıyla da doğrudan bağlantılı. Ancak raporda şirketlerin yalnızca yüzde 6’lık bir kesiminin, tedarik zincirindeki insan hakları ihlallerine karşı kapsamlı politikalar benimsemiş durumda olduğu görülüyor.
Ormansızlaşmaya karşı mücadelede küresel iş birliği şart
Rapor, dünyanın dört bir yanındaki hükümetlerin, şirketlerin ve toplumların, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmek ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için birlikte hareket etmesi gerektiğini belirtiyor.
İklim hedeflerinin başarılı olması için politika yapıcılar büyük rol oynuyor. Bu kapsamda uluslararası düzeyde uyumlu, güçlü düzenlemelerle şirketlerin tedarik zincirlerinde çevresel ve sosyal risklerin analiz edilmesi, raporlama süreçlerinin şeffaflaştırılması ve insan haklarına saygılı, ormansızlaşmadan arınmış bir ekonomi modeline geçiş sağlanması gerekiyor.
Forest 500 şirketlerine yatırım yapan finans kuruluşlarının da çevresel tahribattan doğrudan etkilenme riski bulunuyor. Dolayısıyla bu kurumların, portföylerindeki şirketlerin iklim ve doğa geçiş planlarını daha sıkı denetleyerek, ormansızlaşma ve insan hakları konularında net ve entegre stratejiler geliştirmesi gerekiyor.
Rapor, finans sektörünün, yalnızca finansman sağlayarak değil; şirketleri yönlendirme ve sorumlu davranmaya teşvik etme gücüyle de fark yaratabileceğine dikkat çekiyor. Bu etki doğru kullanıldığında, küresel ölçekte sürdürülebilirlik dönüşümünün hızlandırılabileceği ifade ediliyor.
Ormansızlaşma, COP30’un ana gündem maddelerinden biri olacak
Forest 500 raporu sadece bir performans raporu değil, aynı zamanda güçlü bir uyarı niteliği de taşıyor. Nitekim 2025’in Kasım ayında Brezilya’nın Belém kentinde düzenlenecek olan COP30 zirvesinin de ana gündemlerinden birini ormansızlaşmayla mücadelenin oluşturması bekleniyor.
Zirve öncesinde COP30 Başkanı André Aranha Corrêa do Lago tarafından yayımlanan niyet mektubu da ormansızlaşmanın, iklim finansmanının ve fosil yakıtlardan çıkışın ön planda olacağını gösteriyor.
COP30’un Amazon bölgesinde, Brezilya’nın kuzeydoğusundaki tarihi liman kenti Belém’de düzenlenecek olması da sembolik ve stratejik bir mesaj taşıyor. Amazon’un giriş kapısı sayılan Belém, zengin ekosistemi, su yolları ve kıyı şeridiyle dikkat çekerken, aynı zamanda deniz seviyesinin yükselmesi gibi iklim tehditlerine karşı oldukça hassas bir konumda bulunuyor.
Amazon ormanları ise dünyanın en büyük karbon yutak alanı olarak, küresel sıcaklık artışının sınırlandırılmasında kilit bir rol oynuyor. Ancak son yıllarda ormansızlaşma ve habitat tahribatı, Amazon’u geri dönüşü olmayan bir devrilme noktasına doğru itiyor.