Nature Sustainability’de yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, 2020 ve sonrasında doğanların yüzde 92’si eşi görülmemiş sıcak dalgalarına maruz kalacak.
Yeni bir araştırmaya göre, iklim değişikliğinin neden olduğu aşırı hava olayları giderek artarken, bu olaylara yaşamları boyunca önemli ölçüde maruz kalanların sayısı da dramatik bir şekilde yükseliyor. Özellikle 2020 ve sonrasında doğan bireyler, önceki kuşaklara göre çok daha fazla sıcak hava dalgası, kuraklık, sel, tarımsal kıtlık, orman yangını ve tropik fırtına deneyimleyecek.
Nature Sustainability dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, küresel sıcaklıkların 2100 yılına kadar sanayi öncesi seviyelere göre 3.5°C artması durumunda, 2020 ve sonrasında doğanların yüzde 92’si yaşamları boyunca tarihsel normların çok ötesinde sıcak dalgalarıyla karşı karşıya kalacak.
Araştırmacılar, “eşi görülmemiş yaşam boyu maruziyet” (unprecedented lifetime exposure, ULE) kavramını, bir bireyin yaşamı boyunca karşılaşacağı aşırı iklim olaylarının, sanayi öncesi iklimdeki olasılıklara göre yüzde 99,99’luk eşiği aşması olarak tanımlıyor. Başka bir deyişle, bu olaylar iklim değişikliği olmaksızın neredeyse imkânsız düzeyde seyredecekti.
Araştırmada kullanılan iklim modelleri, etki modelleri ve nüfus verileri, bu maruziyetin zamansal ve mekânsal dağılımını analiz ederek çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Örneğin Belçika’nın başkenti Brüksel’de, 1960 doğumlu bir kişi ortalama üç sıcak dalgası yaşarken, 2020 doğumlu biri 3,5°C’lik bir ısınma senaryosunda 26 sıcak dalgasına maruz kalacak.
Gençler daha fazla, yoksullar daha yoğun etkilenecek
Araştırma, iklim krizinin sadece yaşa göre değil, sosyoekonomik statüye göre de adaletsiz şekilde etki yarattığını gösteriyor. Sosyoekonomik açıdan en dezavantajlı yüzde 20’lik kesim, gelir düzeyi yüksek olan kesime göre daha yüksek orandasıcak dalgalarına maruz kalıyor.
Bu fark, özellikle adaptasyon kapasitesi düşük topluluklar için büyük bir tehdit anlamına geliyor. Örneğin, klimaya erişimi olmayanlar, kent planlamasından yoksun bölgelerde yaşayanlar veya tarıma bağımlı toplumlar, iklim şoklarına karşı daha kırılgan durumda bulunuyor.
Araştırmada sıcak dalgaları, kuraklıklar, tarımsal kıtlıklar, nehir taşkınları, orman yangınları ve tropik fırtınalar olmak üzere altı farklı iklim aşırılığı da analiz ediliyor. En yaygın ULE, sıcak hava dalgaları için gözlemleniyor. Ancak 3,5°C’lik bir ısınma senaryosunda, 2020 doğumluların yüzde 29’u tarımsal kıtlıklara, yüzde 14’ü ise nehir taşkınlarına karşı ULE yaşayacak.
ULE maruziyeti; Amerika, Afrika, Orta Doğu, Avustralya ve Asya’nın geniş kesimlerinde yaygınlaşıyor. Tropik fırtınalar gibi belirli bölgelere özgü olaylarda dahi, bu olayların yaşanabileceği alanlarda doğan bireyler arasında ULE oranı neredeyse iki katına çıkıyor.
İklim politikalarında daha iddialı hedefler şart
Araştırma, Paris İklim Anlaşması’nda yer alan 1,5°C hedefinin hayati önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Bu hedefin tutturulması durumunda, 2020 doğumluların yüzde 52’si sıcak dalgalarına ULE yaşayacakken, bu oran 3,5°C senaryosunda yüzde 92’ye çıkıyor. Aynı şekilde, 1.5°C senaryosuyla; 613 milyon çocuk sıcak dalgalarından, 98 milyon çocuk tarımsal kıtlıktan, 64 milyon çocuk nehir taşkınlarından, 76 milyon çocuk tropik fırtınalardan, 26 milyon çocuk kuraklıktan ve 17 milyon çocuk orman yangınlarından kaynaklanan ULE’den kurtulmuş olacak.
Araştırma, iklim değişikliğinin gelecekte yalnızca çevresel bir mesele değil, aynı zamanda nesiller arası ve sosyoekonomik adalet sorunu olacağını da gösteriyor. Bugün doğan çocuklar, özellikle de yoksul bölgelerde yaşayanlar, daha önce insanlık tarihinde görülmemiş sıklıkta iklim felaketleriyle yaşamlarını sürdürecek.