COP29’da varılan anlaşmada enflasyonun dikkate alınmaması, gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarının karşılanamayacağı endişesini artırıyor.
COP29 zirvesinde varılan 300 milyar dolarlık yıllık iklim finansmanı anlaşması, enflasyonun dikkate alınmaması nedeniyle eleştirilerin odağı oldu. Zirvede varılan nihai anlaşma, gelişmiş ülkelerin 2035 yılına kadar iklim finansmanı için yıllık 300 milyar dolar taahhüdünde bulunmasını öngörüyor. Ancak ekonomistlere göre bu miktar, 2009’da belirlenen 100 milyar dolarlık hedefin yalnızca nominal bir revizyonu niteliğini taşıyor.
Guardian tarafından yapılan analiz, anlaşmada enflasyon düzenlemelerinin yer almadığını ve bu durumun paranın değerini ciddi şekilde azaltacağını ortaya koyuyor. ABD’de son 15 yılın ortalama enflasyon oranı olan %2,38’lik seviye baz alınarak yapılan hesaplamalara göre, COP29’da taahhüt edilen 300 milyar dolar, 2035 yılına gelindiğinde %20’ye yakın bir değer kaybına uğrayacak. Eğer enflasyon oranları daha yüksek seyrederse, bu kayıp daha da büyük olabilir.
2009 yılında taahhüt edilen yıllık 100 milyar dolarlık hedef de enflasyon ayarlamaları yapılmadan belirlenmişti. Enflasyona göre güncellenen hedefin bugünkü değeri 145 milyar dolar olacaktı.
Mevcut finansman, enflasyon artışı hesaba katılmadan bile kayıpların yalnızca %12’sini karşılıyor
COP29’un ilk haftasında, ekonomistler Nicholas Stern ve Amar Bhattacharya, önceki yıl hazırladıkları bir rapora atıfta bulunarak gelişmiş ülkelerin 2030’a kadar yıllık en az 300 milyar dolar, 2035’e kadar ise 390 milyar dolar yıllık finansman sağlaması gerektiğini ifade etmişti. Ancak bu miktarların 2022 yılı dolar değerleriyle belirlendiğini ve enflasyonun mutlaka hesaba katılması gerektiğini vurgulamışlardı.
Guardian’ın hesaplamalarına göre, enflasyon düzenlemeleri yapıldığında bu hedefler 2030 için 368 milyar dolara, 2035 için ise 538 milyar dolara yükseliyor. Zirvede kabul edilen anlaşmada bu hususlar göz ardı edildi.
Columbia Sürdürülebilir Yatırım Merkezi Direktörü Lisa Sachs anlaşmayı “derin kusurlar” içerdiği gerekçesiyle eleştirdi. Sachs, “300 milyar dolarlık yıllık hedef, gelişmekte olan ülkelerin finansman ihtiyaçlarının yalnızca %12’sini karşılıyor. Üstelik bu hesaplama enflasyonu hesaba katmadan yapılıyor. Anlaşma, kapsamlı bir analiz veya yatırım ihtiyaçlarına dair bir planlamaya dayanmadan yapıldı,” ifadelerini kullandı.
LSE’den ekonomist Naila Kabeer ise “Enflasyon düzenlemeleri olmadan belirlenen 300 milyar dolarlık taahhüt, ihtiyaç duyulan miktarın çok altında kalıyor. Ayrıca finansmanın erişilebilirliği de bu süreçte göz ardı edildi. Kamu finansmanına verilen önem azaltıldı ve gelişmekte olan ülkeler özel sektörün insafına bırakıldı. Bu, ihtiyaç duyulan yatırımların yapılması veya bu yatırımların uygun maliyetli olmasına yönelik bir çözüm sunmuyor,” dedi.
Finansman miktarındaki nominal artış, gelişmekte olan ülkelerin kayıplarını telafi etmekte yetersiz kalabilir. Anlaşmanın uzun vadeli etkileri, bu eksikliklerin nasıl ele alınacağına bağlı olacak.