Küresel emisyonların yüzde 6’sından sorumlu kimya endüstrisi, yeşil dönüşüm sürecinde zorlu bir sınav veriyor.
Dünya ekonomisinin en temel yapı taşlarından biri olan kimya endüstrisi, bugün küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 5-6’sını tek başına oluşturuyor. Çelik ve çimentonun ardından en yüksek emisyon kaynağı olan bu sektör, 2050 yılına kadar mevcut politikalarla devam edildiği takdirde emisyonlarını iki katına çıkarma riskiyle karşı karşıya.
3,5 trilyon dolarlık hacmiyle küresel üretim zincirinin merkezinde yer alan kimya sektörü, neredeyse tüm üretim süreçlerinde varlığını gösteriyor. Sağlık, tarım, inşaat, ulaşım ve tekstil gibi alanlardaki ürünlerin yüzde 96’sı doğrudan kimyasal girdilere dayanıyor. Ancak sektörün bu kadar hayati bir rol üstlenmesi, iklim krizinde onu en zorlu dönüşüm alanlarından biri haline getiriyor.
Yeşil hidrojen dönüşümün anahtarını sunuyor
Uzmanlara göre kimya sektörünün karbonsuzlaşma sürecindeki en etkili adım, temiz hidrojen üretimini ölçeklendirmek olacak. Hidrojen, birçok kimyasalın temel yapı taşı ve tepkimelerde yaygın olarak kullanılıyor. Aynı zamanda doğal gazın yerine geçebilecek bir ısı kaynağı olarak da değerlendiriliyor.
Bugün hidrojen üretiminin yüzde 99’undan fazlası hâlâ fosil yakıtlardan elde ediliyor. “Gri” veya “kahverengi” olarak sınıflandırılan bu üretim biçimleri önemli miktarda CO₂ açığa çıkarıyor. “Mavi” hidrojen, bu emisyonların karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojileriyle tutulduğu bir ara çözüm olarak öne çıkarken, “yeşil hidrojen” yalnızca yenilenebilir enerjiyle çalışan elektrolizörler aracılığıyla üretildiğinde gerçekten sıfır karbonlu kabul ediliyor.
Ancak yeşil hidrojenin yüksek maliyeti, dönüşümün önündeki en büyük engel. Yenilenebilir enerji altyapısına yönelik kesintiler veya ticaret kısıtlamaları bu süreci daha da zorlaştırıyor. ABD’de Biden yönetimi döneminde başlatılan 7 milyar dolarlık hidrojen geliştirme fonunun bir kısmının yeni yönetim tarafından iptal edilmesi de bu alandaki belirsizliği artırıyor.
Yenilenebilir enerjiye geçişin devasa enerji ihtiyacı, kimya sanayisi için ciddi bir zorluk oluşturuyor. Accenture’ın hesaplamalarına göre, Avrupa kimya endüstrisinin tamamen yeşil enerjiye geçebilmesi için 3,2 petavat-saat ek yenilenebilir enerji kapasitesi gerekiyor ki bu, bugün Avrupa Birliği’nde üretilen enerjinin beş katına tekabül ediyor. Bu miktar, “tüm İspanya’yı kaplayacak kadar rüzgâr türbini ya da tüm İrlanda’yı kaplayacak kadar güneş paneli” anlamına geliyor.
Avrupa Kimya Sanayisi Konseyi (CEFIC), sektörün “kırılma noktasında” olduğunu belirtiyor. Enerji fiyatlarının ABD’nin beş katı seviyesine ulaşması ve yeşil düzenlemelerin getirdiği maliyetler, birçok şirketi tesis kapatma kararı almaya itiyor.