Döngüsel ekonomi ve dayanıklı tedarik zincirleri, tarifelerin yarattığı risklere karşı güçlü bir savunma sunuyor.
ABD yönetiminin hayata geçireceği ticaret tarifeleri ve diğer ülkelerin buna verdiği tepkiler, küresel tedarik zincirlerinde büyük sarsıntılara neden oldu. Tarifeler, doğrudan ithalat noktasında uygulandığı için, ürünlerin maliyetini anında artırıyor. Bu da şirketlerin kâr marjlarını, fiyat politikalarını ve rekabet güçlerini doğrudan etkiliyor. Üstelik birçok firma, özellikle fiyat hassasiyeti yüksek pazarlarda, bu ek maliyetleri tüketicilere yansıtamıyor.
Son birkaç on yılda küreselleşme ve teknolojik ilerlemeler sayesinde şirketler dünya genelinde oldukça karmaşık ve verimli tedarik ağları kurdu. Örneğin bir ürünün bileşenleri Çin’den tedarik ediliyor, Meksika’da monte ediliyor ve ABD’de satışa sunuluyor. Ancak bu çok katmanlı zincirler, doğal afetler, pandemiler ya da ani politika değişiklikleri gibi dışsal şoklara karşı oldukça savunmasız hale geldi. Bu nedenle, bugünün iş dünyasında yalnızca verimlilik değil, dirençlilik de büyük önem taşıyor.
Dolayısıyla tarifelerin etkisinin nasıl azaltabileceği ve daha dirençli bir tedarik zincirinin nasıl kurulabileceği sorusu önem kazanıyor. Bu doğrultuda Kurumsal Risk Yönetimi (Enterprise Risk Management, ERM), hem kısa vadeli stratejik adımlarla hem de uzun vadeli yapısal değişimlerle söz konusu zorlukların üstesinden gelinebileceğine dikkat çekiyor.
Tedarik zincirinde direnç için kısa vadeli çözümler mevcut
Tarifelerin getireceği olumsuz mali etkileri hafifletmek için şirketlerin hızlı davranması gerekiyor.
ABD yönetimi, 2025 Nisan’ında yeni tarifeler için 90 günlük bir erteleme açıkladı. Söz konusu erteleme, ithalatçıların ürünlerini eski fiyatlardan temin edip stok yapmaları için bir fırsat sunuyor. Bu yöntem, ek stok maliyetleri doğursa da, gelecekteki fiyat artışlarına karşı koruma sağlıyor.
ERM, şirketlerin tedarikçiler, üreticiler ve dağıtıcılarla iş birliği yaparak tarife kaynaklı maliyet yükünü paylaşmasını öneriyor. Bu süreçte geçici indirimler sağlanabilir veya sözleşmelerdeki tarife maddeleri yeniden gözden geçirilebilir.
Tarifelerin ülkeden ülkeye farklılık göstermesi nedeniyle, bazı şirketler tedariklerini başka ülkelere kaydırarak maliyetleri azaltabiliyor. Bu yöntem; düzenlemeler, kalite standartları, üretim kapasiteleri gibi nedenler dolayısıyla her zaman kolay olmasa da tedarik zincirinin bir kısmını farklı ülkelere kaydırmak etkili bir çözüm sunabiliyor.
Döngüsel ekonomi, uzun vadede etkili bir çözüm sunuyor
Stratejik adımlar kısa vadede bazı kolaylıklar sağlarken, uzun vadede ise daha dayanıklı ve sürdürülebilir tedarik zincirlerinin kurulması gerekiyor. Bu noktada döngüsel ekonomi modeli bir çözüm sunuyor.
Döngüsel tedarik zinciri modeli, atıkları en aza indirmeye, malzemeleri yeniden kullanmaya ve ürün yaşam döngülerini uzatmaya odaklanıyor. Bu sayede şirketler, tarifeye tabi yeni ham maddelere olan bağımlılıklarını azaltabiliyor.
Ayrıca ürün tasarımında yeniden üretim ve geri dönüşüm odaklı yaklaşımlar, üretimin tüketiciye daha yakın konumlara kaymasını teşvik ediyor. Artan otomasyon ve robotik teknolojiler, üretim maliyetlerini dengelemeye yardımcı olurken, lojistik giderler ve jeopolitik riskler de böylelikle azaltılabiliyor.
Bununla birlikte ek nakliye maliyetleri, satış kaybı ve kısa sürede tedarikçi değiştirme maliyeti gibi bir defaya mahsus önemli finansal etkilere neden olabilecek tedarik zinciri şoklarına karşı şirketleri daha dirençli hale getiriyor. Şirketlerin kârlılık arayışlarının yanı sıra bu risk ve maliyetleri de göz önünde bulundurmaları ve daha geniş bir stratejik bakış açısına sahip olmaları kritik önem taşıyor.
Tarifeler, küresel ekonominin nasıl birbirine bağımlı ve kırılgan olduğunu yeniden gözler önüne seriyor. Günümüzde şirketlerin sadece olağan koşullardaki birim maliyetlere odaklanması yeterli olmuyor. Şirketlerin aynı zamanda döngüsel iş modellerini benimsemeleri, sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri ve tedarik zincirlerini dirençli hale getirmeleri önem taşıyor.