Sanayide İklim Uyumunun Güçlendirilmesi Konferansı Odakule’de gerçekleştirildi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO), sanayi sektörünün iklim değişikliğine uyumunu güçlendirmek amacıyla Sanayide İklim Uyumunun Güçlendirilmesi Konferansı’nı Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda düzenledi. İSO koordinatörlüğünde ve TÜBİTAK MAM ortaklığında yürütülen ClimaTech4Industry projesinin çıktılarının da paylaşıldığı etkinliğe kamu, özel sektör ve akademi temsilcileri yoğun ilgi gösterdi.
Etkinliğin açılışında konuşan İSO Genel Sekreter Yardımcısı Burçin Değirmencioğlu, iklim değişikliğiyle mücadelede emisyon azaltımının yanı sıra uyum süreçlerinin önemine dikkat çekti. Değirmencioğlu, konuşmasında “Sera gazı emisyonları durdurulsa bile iklim değişikliğinin etkileri onlarca yıl sürecek. Sanayimizin bu etkilere karşı dirençli hale gelmesi gerekiyor” dedi.
TÜBİTAK MAM Araştırma Grubu Lideri Doç. Dr. Nesimi Özkurt ise 22 ay süren ClimaTech4Industry projesinde, tekstil, gıda ve orman ürünleri sektörlerinde iklim risklerini değerlendirmek için Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (The Intergovernmental Panel on Climate Change, IPCC) çerçevesinde bir metodoloji geliştirildiğini ve temiz üretim teknolojileriyle risk azaltımına odaklanıldığını belirtti.
“Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerine karşı güçlü adımlar atıyor”
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Başkanlığı’ndan Uzman Emine Çelebioğlu, yaptığı sunumda iklim krizinin dünyaya ve Türkiye’ye etkilerini değerlendirirken, Başkanlığın uyum çalışmaları hakkında bilgi verdi.
IPCC raporlarına atıf yaparak, Akdeniz Havzası’nın iklim değişikliğine karşı en kırılgan bölgelerden biri olduğunu vurgulayan Çelebioğlu, 21. yüzyılın sonuna doğru bölgede kuraklıkların üç kat daha uzun sürebileceğini aktardı. Türkiye’de de son yıllarda yağış rejimlerinin değiştiğini, kuraklık ve sellerin daha öngörülemez hale geldiğini söyleyen Çelebioğlu, “2024 yılında ülkemizde 1.257 meteorolojik afet meydana geldi. Bu, iklim krizinin ciddiyetini bir kez daha gözler önüne seriyor” dedi.
Bilimsel çalışmalar doğrultusunda Türkiye’nin en büyük tatlı su kaynaklarından Beyşehir Gölü’nün 2070’e kadar tamamen kuruyabileceğine dikkat çeken Çelebioğlu, 2024’te sıcaklık rekorlarının kırıldığını ve son 54 yılın en sıcak kış ve yaz mevsimlerinin yaşandığını da hatırlattı.
Çelebioğlu, Başkanlığın iklim değişikliğine uyum için yürüttüğü projelere de değindi. 2019’da başlatılan ve bu yıl kapanış etkinliği düzenlenecek olan “Türkiye’de İklim Değişikliğine Uyum Eğitimini Güçlendirme Projesi” hakkında bilgi veren Çelebioğlu, ayrıca 2023’te başlayan “Türkiye’de Yerel İklim Eylemi için AB Ortaklığı Projesi” kapsamında da iklim projeksiyonları, yerel eylem planları ve karar destek araçlarının hazırlandığını aktardı.
Başkanlığın, 2024-2030 dönemini kapsayan Ulusal İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı’nı da tamamladığını belirten Çelebioğlu, bu planda 11 sektörün ele alındığını, 40 strateji ve 129 eylemin belirlendiğini aktardı.
Sanayi sektörüne yönelik altı strateji ve sekiz eylem belirlendiğini kaydeden Çelebioğlu, Konya, Muğla, Sakarya ve Samsun’da pilot çalışmalar yapıldığını; bu iller için uyum stratejisi ve eylem planlarının hazırlandığını belirtti.
İklim Kanunu ile 81 ilde yerel iklim değişikliği eylem planlarının hazırlanmasının zorunlu hale geldiğini söyleyen Çelebioğlu, bu kapsamda bir yönetmelik ve uygulama kılavuzunun da hazırlandığını ifade etti.
Yerelde yürütülen çalışmalara destek için hibe programları da devreye alındı. Uyumun Güçlendirilmesi Projesi kapsamında 16 ilde 29 hibe projesine toplam 6,8 milyon avro destek sağlandı. Yeni başlayan AB ortaklığı projesiyle de 14,7 milyon avroluk bir hibe desteği dağıtılacak. Çelebioğlu, projelerin ikinci değerlendirme aşamasında olduğunu, yıl sonunda kazananların belirleneceğini açıkladı.
Çelebioğlu, konuşmasını “İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini ülkemizde en aza indirmek için tüm paydaşlarla birlikte çalışıyoruz. Geleceğe dönük stratejilerimizi bilimsel temele dayalı olarak geliştiriyor, yerel ve ulusal ölçekte uygulamaya geçiriyoruz” sözleriyle tamamladı.
“Ekonomik kayıplar katlanarak artıyor”
Avrupa Çevre Ajansı İklim, Risk ve Uyum Uzmanı Dr. Bengü Özge Şerifoğlu, sanayi sektörünün iklim değişikliği karşısında artan kırılganlığına dikkat çekti. Şerifoğlu, Avrupa’nın ekonomik omurgasını oluşturan sanayinin artık yalnızca üretim ve rekabet gücüyle değil, aynı zamanda iklim kaynaklı risklerle tanındığını vurguladı.
“Sanayi hem risklerin merkezinde hem de çözümün parçası” diyen Şerifoğlu, aşırı sıcaklıklar, seller ve kuraklıkların hammadde krizlerini tetiklediğini, bunun da ekonomik ve sosyal etkileri beraberinde getirdiğini belirtti. Ancak yenilenebilir enerji, yeni teknolojiler ve dayanıklı tedarik zincirleriyle sanayinin iklim çözümlerinde kilit rol üstlenebileceğini ifade etti.
Şerifoğlu, Avrupa’nın dünyanın en hızlı ısınan kıtası olduğuna işaret ederek, “Bazı senaryolara göre sıcaklıkların 7 dereceye kadar artma ihtimali var. Cesur ve acil önlemler alınmazsa bu tablo gerçek olabilir” dedi.
Avrupa’da bölgesel risk farklılıklarına değinen Şerifoğlu, Kuzey ve Batı Avrupa’da sıcaklık, ısı dalgaları ve yoğun yağışların arttığını; Güney Avrupa’da ise kuraklık ve aşırı sıcakların baskın hale geldiğini söyledi. “Güney Avrupa şu anda en kırılgan bölgelerden biri” diyen Şerifoğlu, bu durumun enerji, gıda ve su güvenliğini doğrudan etkilediğini kaydetti.
İklim kaynaklı afetlerin ekonomik maliyetlerine dikkat çeken Şerifoğlu, son yıllardaki tabloyu şöyle özetledi: “2021’de Almanya, Belçika ve Hollanda’daki seller 64 milyar avro zarara yol açtı. 2024’te Polonya’daki sel tek başına 30 milyar avro kayıp yarattı. 1980’lerde yıllık ortalama 7-8 milyar avro olan iklim felaketi kaynaklı zarar, artık onlarca milyar avro seviyesine çıkmış durumda” dedi.
Enerji arz güvenliğinin iklim değişikliğinden ciddi şekilde etkilendiğini vurgulayan Şerifoğlu, sıcaklık artışlarının elektrik talebini artırırken üretim ve iletim kapasitesini düşürdüğünü söyledi.
Su güvenliği konusunda ise “Kuraklık, sanayinin en çok bağımlı olduğu su kaynaklarını tehdit ediyor. Bu durum gıda, kimya ve yarı iletken sektörlerinde büyük bir kırılganlık yaratıyor” dedi. 2050’ye kadar iklim riskleri nedeniyle bazı şirketlerin iflas riskinin dört katına çıkabileceği uyarısını da ekledi.
Konuşmasını “İklim değişikliği sanayinin tüm damarlarına işlemiş durumda” sözleriyle bitiren Şerifoğlu, hem uyum hem de emisyon azaltım politikalarının aynı anda hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
İSO’dan sanayide iklim uyumuna öncü proje
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Proje Uzmanı Özge Güven, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve 1000 başvuru arasından seçilen 29 proje arasında yer alan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Güven, sanayide iklim değişikliğine uyumun değerlendirilmesi amacıyla geliştirilen risk metodolojisinin 40 pilot tesiste gönüllülük esasıyla uygulandığını söyledi.
Proje kapsamında, gıda, orman ürünleri ve tekstil sektörlerinde çalışmalar yürütüldü. Akademi, sanayi ve sivil toplum temsilcilerinden oluşan 28 kişilik sektörel danışma komiteleri oluşturuldu.
Güven, proje sürecinde hem akademi ile sanayi arasındaki iş birliğinin artırıldığını hem de politika yapıcılara yol gösterecek çıktılar elde edildiğini belirtti.
Risk analizlerinin yanında 10 tesiste temiz üretim çalışmaları gerçekleştirildi. Ayrıca iki oturumda, altı hafta süren “İklim Değişikliği Mini MBA” eğitimleri verildi. Çevrimiçi düzenlenen ve uygulamalı içeriğe sahip bu eğitimlere 750 kişi başvurdu, ancak yalnızca 100’e yakın katılımcı kabul edildi. Güven, talep nedeniyle bu eğitimlerin ilerleyen dönemlerde tekrar edilmesinin planlandığını söyledi.
İSO, farkındalığı artırmak amacıyla dört ayrı webinar da düzenledi. Bunun yanında üç sektör özelinde çalıştaylar düzenlenerek firmaların karşılaştığı fiziksel ve geçiş riskleri tartışıldı. Elde edilen veriler hem sektörel yol haritası raporlarına hem de politika yapıcılara yönelik hazırlanan rapora yansıtıldı.
Konuşmasını proje ekibi ve gönüllü olarak katkı sunan tesislere teşekkür ederek tamamlayan Özge Güven, “Eğer biz hep birlikte bu iletişimi kurmamış olsaydık, bugün elde ettiğimiz bu çıktılara ulaşmamız mümkün olmayacaktı” dedi.
Proje ortağı TÜBİTAK MAM’dan Dr. Ece Gizem Çakmak proje sonunda hazırlanan sektörel yol haritası raporları ve politika yapıcılar için hazırlanan raporların çıktılarına değindi. Çakmak; “İklim değişikliğine uyum, çevresel boyutunun yanı sıra ekonomik rekabet gücü için de kritik önem taşıyor. Mevzuat süreçlerinin zamanında ilerlemesi, AB Yeşil Mutabakatı ve uluslararası standartlarla uyumlu düzenlemelerin aşamalı uygulanması, KOBİ’lerin desteklenmesi için finansal teşvikler, vergi kolaylıkları ve sigorta mekanizmalarının çeşitlendirilmesi, kamu-özel sektör iş birliğiyle ortak laboratuvarlar ve risk haritalarının geliştirilmesi faydalı olacaktır. Ayrıca toplumsal farkındalık ve küçük üreticilerin sürece katılımı uyum çalışmalarını güçlendirecek.” dedi.
Özel sektör için özet mesajlarda Çakmak; “Sanayide iklim risk yönetimi için enerji ve su verimliliği yatırımları, tedarik zinciri izlenebilirliği ve döngüsel ekonomi uygulamaları öne çıkıyor. Alternatif hammaddeler, düşük karbonlu üretim, susuz proses teknolojileri ve dijital çözümler Ar-Ge’nin odak noktaları olurken; üniversite-sanayi işbirlikleri ve ürün pasaportları sektörlerin dönüşümünde kritik rol oynuyor.” İfadelerini aktardı.
Etkinlik, gün boyu süren panellerle devam etti. Dr. Ece Gizem Çakmak’ın moderatörlüğündeki “İklim Değişikliği Adaptasyonunun Geleceği Paneli”nde, UNDP’den Burcu Dağürküden küresel düzenlemeleri, TTGV’den Evren Bükülmez uyum teknolojilerini, Dünya Bankası’ndan Etkin Özen finansal kaynakları ve Kamu Gözetimi Kurumu’ndan Kübra Tunç TSRS raporlamasını tartıştı.
“Sektörel Deneyim Paylaşımları ve İyi Uygulamalar” oturumlarında, TÜBİTAK MAM’dan Doç. Dr. Selda Murat Hocaoğlu ve Doç. Dr. İbrahim Özdemir ile Ülker Bisküvi A.Ş., Sürdürülebilirlik Grup Müdürü Ahmet Burak Başpınar ve Tat Gıda A.Ş., Sürdürülebilirlik ve İletişim Müdürü Merve Cansın Kaplan gıda sektöründeki uygulamaları; Elyaf Tekstil, Sürdürülebilirlik Müdürü Selin Sarıtoprak, Halkalı Kağıt A.Ş., Çevre ve Atık Yönetim Müdürü Mustafa Gülçek ve Koleksiyon Mobilya, Entegre Yönetim Sistemleri Müdürü Saliha Kaya tekstil, kâğıt ve mobilya sektörlerinde iklim uyum, çevre ve atık yönetimi deneyimlerini paylaştı.
Soru-cevap bölümüyle etkinlik sona erdi.
Projenin tüm faaliyetlerine ve raporlara proje websitesinden ulaşabilirsiniz.