SHURA’nın raporu, Türkiye’nin elektrik dağıtım şebekesinin dijitalleşme ve esneklik merkezli, kapsamlı bir dönüşüme ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor.
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin raporu, elektrifikasyonun hızlandığı bir dönemde Türkiye’nin dağıtım şebekesinin köklü bir dönüşüm ihtiyacıyla karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.
Yenilenebilir enerji yatırımlarındaki artış, üretimin yükselişi ve elektrikli araçlardan ısı pompalarına uzanan yeni talepler, şebekeyi tek yönlü yapıdan çıkarıp dijital, esnek ve gerçek zamanlı yönetilen bir sisteme geçişi zorunlu kılıyor.
Rapor, dağıtım şirketlerinin artık yalnızca bakım, işletme ve genişleme faaliyetlerinden sorumlu olmayacağını; gerilim destek hizmetleri, şebeke kısıt yönetimi ve iletim sistemiyle koordinasyon gibi gelişmiş operasyonel rolleri üstleneceğini vurguluyor. Bu kapsamda akıllı sayaçlar, gerçek zamanlı veri izleme, toplayıcı modelleri ve üreten tüketicilerin piyasalara aktif katılımını sağlayacak yeni düzenlemeler kritik önem taşıyor.
Rapor, dağıtım şebekesinin dönüşümünün yalnızca kapasite artışı değil, aynı zamanda teknolojik bir modernizasyon anlamına geldiğini de belirtiyor. Bu kapsamda öne çıkan ihtiyaçlar ise eskimiş altyapının yenilenmesi, dağıtım sisteminde tam dijitalleşme, birincil ve ikincil trafolarda otomasyon, akıllı sayaçların yaygınlaştırılması, mikro-şebeke ve depolama çözümlerinin entegre edilmesi ve dağıtım seviyesinde güçlenen siber güvenlik duvarları olarak tanımlanıyor.
Bu teknolojiler, artan dağıtık üretim kapasitesiyle ortaya çıkan gerilim değişimleri, yük dalgalanmaları ve kesinti risklerinin yönetilmesinde kritik roller üstleniyor.
2053’e uzanan kapsamlı bir dönüşüme yönelik yol haritası
SHURA’nın raporu, Türkiye’nin elektrik dağıtım altyapısının 2053 net sıfır hedefi doğrultusunda geçireceği köklü dönüşümü üç ayrı fazda ele alıyor. Rapor, 2025–2053 arasında yapılacak yatırımlar ve düzenlemelerin, Türkiye’yi dijitalleşmiş, esnek ve yerel enerji ticaretini destekleyen bir şebeke yapısına taşıyacağını vurguluyor.
1. Kısa Dönem (2025–2030)
Raporun ilk fazı, dağıtım sisteminin modernizasyonu için temel altyapının hazırlanmasına odaklanıyor. Bu dönemde akıllı sayaçların yaygınlaştırılması, gerçek zamanlı veri izleme ve otomasyon sistemlerinin devreye alınması öncelikli hedefler arasında yer alıyor.
Dağıtık üretim tesislerinin başvuru süreçlerinin dijital ortama taşınması, dağıtım ve iletim operatörleri arasındaki koordinasyonun güçlendirilmesi ve esneklik hizmetlerini mümkün kılacak piyasa düzenlemelerinin oluşturulması, bu dönemin diğer kritik adımları olarak öne çıkıyor.
Elektrik tüketiminin ve üretiminin daha karmaşık hale geldiği bu dönemde, siber güvenlik standartlarının güçlendirilmesi de şebeke güvenilirliğinin temel koşulu olarak belirtiliyor.
2. Orta Dönem (2030–2040)
İkinci faz, akıllı şebekenin tam kapasiteyle işletmeye alınmasını amaçlıyor. Bu kapsamda dağıtım şebekesine DLR (dinamik hat kapasitesi), STATCOM (reaktif güç desteği ve gerilim stabilizasyonu için hızlı yanıt veren güç elektroniği) ve OLTC (enerji kesintisine gerek olmadan gerilim ayarı yapılabilmesi) gibi ileri teknolojilerin entegre edilmesi planlanıyor. Ayrıca dağıtık kaynakların yalnızca üretici değil, aynı zamanda sistemsel hizmet sağlayıcı olarak da rol alabilmesi için reaktif güç desteği, kısıt yönetimi gibi kritik işlevlerin düzenlenmesi öngörülüyor.
Üreten tüketiciler ve toplayıcılar için net piyasa kurallarının tanımlanması, mikro-şebekelerin özellikle kritik bölgelerde kullanımını artıracak yol haritalarının hazırlanması da bu dönemin yapı taşlarını oluşturuyor.
3. Uzun Dönem (2040–2053)
Üçüncü fazda dağıtım sistemi, yalnızca enerji taşıyan bir altyapı olmaktan çıkıp yerel enerji ticaretinin gerçekleştiği dijital bir platforma dönüşüyor. Rapor, blokzincir tabanlı enerji ticareti uygulamalarının devreye alınacağını, Nesnelerin İnterneti (IoT) ve blokzincir entegrasyonu sayesinde emisyon takibinin gerçek zamanlı yapılabileceğini aktarıyor.
Yerel üreticilerin tüketicilerle doğrudan eşleşebileceği enerji platformları ve şebekeden bağımsız işleyebilen dağıtık yapıların yaygınlaşmasıyla, Türkiye’nin karbon nötr bir dağıtım altyapısına sahip olabileceği belirtiliyor.
Rapor, üç aşamalı dönüşüm tamamlandığında Türkiye’nin çok daha dayanıklı, düşük maliyetli ve yüksek kaliteli bir elektrik sistemi elde edeceğini vurguluyor.
Dağıtım şebekesinin dönüşümü neden kritik?
Rapora göre, elektrik dağıtım altyapısının modernize edilmesi yalnızca teknik bir güncelleme değil; Türkiye’nin enerji maliyetlerini azaltacak, arz güvenliğini güçlendirecek ve net sıfır hedeflerine ulaşmasını hızlandıracak stratejik bir dönüşüm olarak öne çıkıyor.
SHURA’nın raporu, dijitalleşmiş ve dağıtık üretimle güçlendirilmiş bir şebekenin, Türkiye’nin enerji sistemini karbonsuzlaştırma çabalarında kritik bir rol oynadığını vurguluyor. Yerinde üretim ve yenilenebilir kaynakların daha etkin entegrasyonu sayesinde elektrik üretiminde fosil yakıt bağımlılığı azalırken, karbon emisyonları da daha hızlı düşürülebiliyor.
Bununla birlikte rapor, dağıtık üretimin yaygınlaşmasının ve şebekenin esnek hale gelmesinin, yüksek maliyetli fosil yakıt yatırımlarına olan ihtiyacı azaltacağını belirtiyor. Türkiye’nin enerji faturasında önemli yer tutan yakıt ithalatının düşmesi ekonomik ve jeopolitik açıdan önemli bir kazanım olarak değerlendiriliyor.
Rapor, bütün bu kazanımların Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi açısından hayati olduğunun altını çiziyor. Enerji talebinin hızla arttığı bu dönemde, dağıtım şebekesinin dijitalleşmesi ve esneklik kapasitesinin artırılması ekonomik sürdürülebilirlik ve iklim politikaları açısından stratejik bir gereklilik olarak değerlendiriliyor.
