Yeni küresel model: Çevresel baskıları 2050’de 2015 seviyelerine getirmek

Yeni küresel model: Çevresel baskıları 2050’de 2015 seviyelerine getirmek

Emisyonlar, gıda israfı ve su ile azot verimliliği üzerindeki müdahaleler; çevresel baskıları, 2050’ye kadar 2015 seviyelerine geri getirilebilir.

Nature dergisindeki türünün ilk örneği olan bir çalışma, emisyonlar, diyetler, gıda israfı ve su ile azot verimliliği dahil olmak üzere cesur ve koordineli politika seçimleriyle, insanlığın 2050’ye kadar küresel çevresel baskıları 2015 seviyelerine geri getirebileceğini gösteriyor.

Bu değişim bizi, insanların Dünya’nın sınırları içinde iyi şekilde yaşayabileceği bir geleceğe çok daha yakınlaştıracaktır. Baş yazar ve Utrecht Üniversitesi ve Hollanda Çevresel Değerlendirme Utrecht Üniversitesi Science Daily Ajansı (PBL) araştırmacısı Prof. Detlef Van Vuuren, “Sonuçlarımız, daha güvenli sınırlara geri dönmenin mümkün olduğunu gösteriyor, ancak kararlı, sistemik değişimle” diyor.

Eğrinin yönünü değiştirmek için beş temel önlem

Araştırmacılar, çevresel aşımı önemli ölçüde azaltabilecek beş önlemi şu şekilde belirliyor:

– İklim azaltımı: Sera gazı emisyonlarının agresif şekilde azaltılmasıyla Paris Anlaşması’nın 1,5°C hedefine ulaşmak.

– Gıda tüketiminde değişim: EAT-Lancet Komisyonu tarafından tanımlanan, hem sağlıklı hem de çevre dostu diyetlere küresel çapta geçiş sağlanması ve bu geçişin 2050’ye kadar yüzde 80 oranında benimsenmesi.

– Gıda israfının azaltılması: Tedarik zincirindeki kayıpları ve aşırı tüketimi azaltarak küresel gıda israfının yarıya indirilmesi.

– Su kullanım verimliliğinin artırılması: Enerji, haneler ve sanayi için su çekimini yüzde 20, sulama içinse yüzde 30 oranında azaltarak çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması.

– Azot kullanım verimliliğinin artırılması: Tarımda besin kullanım verimliliğinin 2050’ye kadar yüzde 70-80 seviyelerine çıkarılması; bu oran şu anda yüzde 50 seviyesinde. Bu önlemler birlikte ele alındığında, gezegen üzerindeki baskılar yaklaşık olarak 2015 seviyelerine geri getirilebilir; bu, mevcut eğilimlerin ötesinde belirgin bir iyileşme olurken, aynı zamanda Dünya’nın sınırları içinde uzun vadeli insan refahını sağlamak için önemli bir adımdır.

Güçlü eylemler gerekli

Çalışma ayrıca, güçlü politikalar uygulanırsa, gezegenin bazı sistemlerinin 2050’ye kadar “güvenli bölgeye” geri getirilebileceğini göstermektedir. Ancak, diğer sistemler için en iddialı çabalar bile o tarihe kadar yeterli olmayabilir ve hâlâ güvenli sınırların ötesinde kalabiliriz. Van Vuuren, “Uzun vadede yaşanabilir bir gezegen sağlamak için 2050’den sonra bile daha güçlü eylemler gerekecek” diyor.

Yazarlar, bu senaryoların arkasındaki varsayımların iddialı olduğuna dikkat çekiyor. “Sistemler yavaş değişir ve biz neredeyse evrensel değişimleri (yaygın diyet değişiklikleri gibi) modelliyoruz ki bu, mevcut küresel eğilimler göz önüne alındığında fazlasıyla iyimser olabilir” diyorlar.

“Buna rağmen mesaj açık. Eğrinin yönünü hâlâ değiştirebiliriz” diyor Van Vuuren. “Tüm aşımı tamamen önleyemesek de gezegensel sınırlar içinde yaşamaya çok daha yaklaşabiliriz. Bu büyük bir fark yaratır.” Başka bir deyişle, “Gezegen ciddi şekilde hasta, ama kesinlikle ölümcül değil”.

Paylaş