Avrupa Komisyonu, yeşil finansmanda "Doğa Kredilerini" getiriyor

Avrupa Komisyonu, yeşil finansmanda "Doğa Kredilerini" getiriyor

AB, sadeleştirilmiş taksonomi ve doğa kredileriyle sürdürülebilir kalkınma sürecini hızlandırıyor.

Avrupa Birliği (AB), sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma sürecinde özel sektörün yükünü hafifletmek ve doğa temelli yatırımları teşvik etmek amacıyla iki önemli adım atmaya hazırlanıyor. AB Taksonomisi’nde yapılan sadeleştirme düzenlemeleri ve “Doğa Kredileri Yol Haritası” ile AB, hem şirketlerin sürdürülebilirlik raporlamasını kolaylaştırıyor hem de doğayı koruyan finansal modelleri yaygınlaştırıyor.

AB Taksonomisi’nde yeni dönem

Avrupa Komisyonu, sürdürülebilir finansman alanında önemli bir reform niteliği taşıyan AB Taksonomisi’ni sadeleştirme kararı aldı. 1 Ocak 2026 itibarıyla yürürlüğe girecek yeni düzenlemeler, şirketlerin yalnızca mali faaliyetleri için raporlama yapmalarını zorunlu kılarak, idari yükleri azaltmayı hedefliyor.

Yeni düzenlemeye göre; gelirlerin, sermaye harcamalarının veya operasyonel harcamaların yüzde 10’undan azını oluşturan faaliyetler için şirketlerin artık taksonomi uygunluğu değerlendirmesi yapmasına gerek kalmayacak.

Yeni düzenlemelerle birlikte finans dışı şirketlerde yüzde 64, finansal kuruluşlarda ise yüzde 89 oranında veri noktası azaltılarak, raporlamada ciddi bir basitleştirme sağlanıyor. Özellikle bankalar için zorlu olan “Yeşil Varlık Oranı” (Green Asset Ratio, GAR) raporlaması da sadeleştiriliyor.

Yeni kurallar 2025 mali yılı verilerini kapsayacak şekilde 1 Ocak 2026’da yürürlüğe girecek. Şirketler isterlerse uygulamayı 2026 mali yılına kadar erteleyebilecek.

“Doğa Kredileri” dönemi başlıyor

Sürdürülebilirliğin yalnızca iklim değil aynı zamanda doğa boyutuna da odaklanan Avrupa Birliği, “Doğa Kredileri Yol Haritası” ile çevresel koruma faaliyetlerine özel sektör yatırımlarını yönlendirmek için de yeni bir dönem başlattı. Bu çerçevede; ormanların ve sulak alanların rehabilitasyonu gibi doğaya faydalı faaliyetler, bağımsız kuruluşlarca doğrulanarak finansal krediye dönüştürülebilecek.

Doğa kredileri, çevresel iyileştirme faaliyetlerinin etkisini sertifikalandırarak yatırımcılar için yeni bir değer yaratma modeline dönüştürmeyi amaçlıyor. Doğa kredileri, bir yandan doğayı koruyacak uygulamaların finansmanını desteklerken, diğer yandan bu yatırımı yapan şirketlere sosyal ve çevresel itibar kazandırmayı hedefliyor.

AB Komisyonu’nun verilerine göre, avro bölgesindeki şirketlerin yüzde 75’i doğaya bağımlı faaliyet yürütüyor. Bu bağlamda doğa kredileri, tarım, ormancılık ve turizm gibi sektörlerde faaliyet gösteren aktörler için ekonomik ve etik bir fırsat olarak öne çıkıyor.

AB’nin biyoçeşitlilik finansmanı konusunda yıllık 65 milyar avroya ulaşan yatırım açığını kapatmak için kamu ve özel sektör kaynaklarını devreye alınması hedefleniyor. Bu kapsamda, 2027 yılına kadar 7 milyar avroluk bir bütçe bu alana ayrılacak.

Halihazırda Fransa, Estonya ve Peru’da başlatılan pilot proje; doğa kredilerinin çevresel etkisinin nasıl ölçüleceğini, yerel halkın sürece nasıl katılacağını ve doğrulama süreçlerinin nasıl işleyeceğini test ediyor.

AB’nin sürdürülebilirlik raporlama yükünü hafifleten sadeleştirme adımları ve doğaya yönelik özel sektör yatırımlarını teşvik eden doğa kredileri stratejisi, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın uygulanabilirliğini güçlendirmeyi hedefliyor.

Paylaş