Akademi, kamu, özel sektör ve sivil toplum temsilcilerinin katıldığı toplantıda uyum, rekabetçilik ve COP31 süreci bütüncül bir perspektifle ele alındı.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Sürdürülebilirlik Platformu Toplantısı, İSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Sürdürülebilirlik alanında yürütülen faaliyetlere yön vermek, bu konuda ilgili tarafları bir araya getirerek sinerji yaratmak, stratejik öneriler ve yeni projeler geliştirmek amacıyla kurulan İSO Sürdürülebilirlik Platformu toplantısında akademi, özel sektör, kamu ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri yer aldı.
Toplantıda İSO’nun sürdürülebilirlik odaklı 2025 faaliyetleri ve 2026 projeleri; küresel, AB ve ulusal sürdürülebilirlik alanındaki gelişmeler ile COP 30 ve COP31’e yönelik değerlendirmeler ele alındı.
Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren İSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe, “Burası artık sadece İstanbul Sanayi Odası’nın bir toplantı alanı değil; Türkiye’nin sürdürülebilirlik ekosisteminin buluştuğu bir platform hâline geldi. Burası tam anlamıyla bir düşünce ve etkileşim merkezi. İstanbul Sanayi Odası olarak böyle bir ekosistemin parçası olmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Daha da önemlisi, burada üretilen fikirlerin zaman zaman kamu politikalarına, düzenlemelere ve yol haritalarına yansıdığını görmek. Bu, yaptıklarımızın görünür ve etkili olduğunun en somut göstergesi. O yüzden bu toplantıyı çok önemsiyoruz” dedi.
2025 yılını değerlendiren Tepe, “2025’e dair beni özellikle mutlu eden bir konu var. 2024 sonunda yaptığımız toplantıda, sürdürülebilirlik çalışmalarımızın odağına insanı koyduğumuzu söylemiştim. Bu, diğer başlıkları dışlamak değil; ana ekseni doğru yere oturtmak demekti. Bu çerçevede çok güçlü iş birlikleri kurduk. Döngüsel ekonomi haftasında yaptığımız çalışma, içerik ve etki açısından bizim için bir hayaldi ve bu hayali büyük ölçüde gerçekleştirdik. Türkiye’nin gündemine döngüselliği somut örneklerle taşımış olduk” ifadelerini kullandı.
“Tekstil sektöründen biri olarak şunu da özellikle söylemek isterim: Bu alanda çok ciddi inovasyonlar var. Yeni teknolojiler, yeni üretim modelleri ve dünyadan ayrışan örnekler görüyoruz. Dünyadaki oyuncular şunu açıkça söylüyor: Türkiye, inovasyon ve teknoloji tarafında bu alanda ayrışıyor” diyen Tepe, “Bunlar bir günde olmadı; hepimizin küçük küçük katkılarıyla oldu. Bakanlıklarımızla kurduğumuz yakın iş birliği de bu sürecin en güçlü taraflarından biri. Çevre, Sanayi ve Ticaret Bakanlıklarımızın her birinde sürdürülebilirlik başlığında kendimizi yalnız hissetmedik şeklinde konuştu.
İklim politikalarında yeni dönemin çerçevesi çizildi
Açılış konuşmasının ardından Sürdürülebilirlik, Enerji ve Çevre Dönüşümü Şubesi Müdürü Gülberk Ertap Kaya, İSO’nun sürdürülebilirlik odaklı 2025 faaliyetleri ve 2026 projeleri hakkında kapsamlı bilgi verdi. Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmelere de değinen Ertap Kaya, 2025 yılının özellikle Türkiye açısından iklim politikalarında kritik bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. Ertap Kaya, İklim Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte uzun süredir hazırlıkları süren düzenlemelerin somutlaştığını, Emisyon Ticaret Sistemi, Yeşil Taksonomi ve karbon fiyatlandırma gibi ikincil mevzuat çalışmalarının da hız kazandığını söyledi. Bu süreçlerin önemli bir bölümünde ilgili kurumların davetiyle aktif olarak görüş sunduklarını belirten Ertap Kaya, sanayi ve kamu arasında daha yakın bir eşgüdüm dönemine girildiğini ifade etti.
Konuşmasının sonunda COP sürecine de değinen Ertap Kaya, küresel iklim zirvelerinin beklenti ve hayal kırıklıklarını birlikte barındırsa da iş birliğinin vazgeçilmez bir unsur olduğunu söyledi. COP31’in Türkiye’de düzenlenecek olmasının yalnızca iki haftalık bir zirveyle sınırlı olmadığını da vurgulayan Ertap Kaya, 2026 yılı boyunca sürecek etkinlikler ve iş birlikleri açısından önemli bir zemin oluşacağını belirtti. İstanbul Sanayi Odası olarak sanayinin karbonsuzlaşması, enerji geçişi, iklim teknolojileri ve finansmana erişimi öncelikli başlıklar olarak gördüklerini ifade eden Ertap Kaya, tüm paydaşları bu sürece birlikte katkı sunmaya davet etti.
İklim politikalarının sanayiye etkileri değerlendirildi
Özel sektör, sivil toplum ve akademiden katılımın olduğu toplantıda, Avrupa Birliği Tek Pazar ve Yeşil Mutabakatı Dairesi Başkanı Elif Berrak Taşyürek, Enerji ve Sürdürülebilirlik Dairesi Başkanı Ali Can Toksoy ile İklim Değişikliği Başkanlığı İklim Finansmanı ve Teşvikler Dairesi Başkanlığı’ndan Uzman Sümeyra Terzi de bulundu.
Avrupa Birliği Tek Pazar ve Yeşil Mutabakatı Dairesi Başkanı Elif Berrak Taşyürek yaptığı konuşmada, AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nda (SKDM) pilot raporlama döneminin tamamlandığını ve uygulama aşamasına geçildiğini belirterek, süreçteki belirsizliklerin özel sektör açısından ciddi riskler barındırdığını söyledi. Türkiye’nin çekincelerinin Avrupa Komisyonu’na doğrudan aktarıldığını ifade eden Taşyürek, yenilenebilir enerji yatırımlarının emisyon hesaplamalarına yansıtılması, doğrulama–akreditasyon süreçleri ve Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) AB tarafından tanınması gibi başlıklarda temasların sürdüğünü belirtti. Taşyürek ayrıca, AB’nin Yeşil Sanayi Mutabakatı ve rekabetçilik politikaları kapsamında gündeme gelen üretim yeri ve menşe koşullarının otomotiv ve yan sanayi başta olmak üzere birçok sektör için risk oluşturduğuna dikkat çekti.
Enerji ve Sürdürülebilirlik Dairesi Başkanı Ali Can Toksoy ise sanayide yeşil dönüşümü hızlandırmak amacıyla sektör bazlı karbonsuzlaşma yol haritaları hazırlıklarına başlandığını açıkladı. Demir-çelik, çimento ve kimya gibi karbon yoğun sektörlere odaklanıldığını belirten Toksoy, bu çalışmalarla yaklaşık 5 milyar avroluk uluslararası finansmanın Türkiye’ye çekilmesinin hedeflendiğini ifade etti. Türkiye Yeşil Sanayi Projesi kapsamında sahada aktif bir çalışma yürütüldüğünü aktaran Toksoy, her hafta bir organize sanayi bölgesinin ziyaret edildiğini, sürdürülebilirlik alanındaki iyi uygulamaların yerinde incelendiğini ve yaygınlaştırılmaya çalışıldığını söyledi. Bu çalışmaların yerelden küresele uzanan bir dönüşüm vizyonu oluşturmayı amaçladığını belirtti.
İklim Değişikliği Başkanlığı İklim Finansmanı ve Teşvikler Dairesi Başkanlığı’ndan Uzman Sümeyra Terzi ise COP30’u değerlendirdi ve COP31 sürecine ilişkin bilgi verdi. COP30’da uyum finansmanının artırılması, azaltım ve uyumun birlikte ele alınması ve 1,3 trilyon dolarlık iklim finansmanı hedefinin hayata geçirilmesinin öne çıktığını belirten Terzi, COP31’de ise Türkiye–Avustralya iş birliğiyle teknik müzakerelerin Avustralya, eylem gündemi ve lojistiğin Türkiye tarafından yürütüleceğini söyledi. COP Başkanlığı’nın Türkiye’de olacağını vurgulayan Terzi, özel sektör, sivil toplum ve akademinin sürece aktif biçimde dahil edileceğini ifade etti.
İklim ve sürdürülebilirlik gündemi çok paydaşlı biçimde değerlendirildi
Düzenlenen toplantıda, sanayinin iklim politikalarına uyumu, uluslararası rekabet gücü ve COP31 sürecine hazırlık başlıkları ele alındı. Toplantıda öne çıkan ortak görüş, mevzuat uyumunda Türkiye’nin önemli bir mesafe kat ettiği ancak asıl kritik aşamanın uygulama, finansmana erişim ve bu sürecin uluslararası alanda doğru anlatılması olduğu yönünde oldu. Katılımcılar, uyumun artık bir tercih değil, sanayinin “hayatta kalma” meselesi haline geldiğine dikkat çekti.
Toplantıda özellikle Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ve AB’nin hayata geçirmeyi planladığı üretim yeri ve menşe koşulları tartışmaları öne çıktı. Bu çerçevede, ticaret politikaları kadar güçlü bir iletişim ve lobicilik stratejisinin gerekliliği dile getirildi. Sanayi temsilcileri, yapılan uyum çalışmalarının ve denetimlerin uluslararası platformlarda yeterince görünür kılınmadığını belirtti.
COP31’in Türkiye açısından önemli bir diplomatik ve ekonomik fırsat sunduğu toplantının ortak vurgularından biri oldu. Özel sektör, STK’lar ve kamu kurumlarının tek sesle hareket etmesi gerektiği ifade edilirken; tekstil başta olmak üzere imalat sektörlerinin sürdürülebilirlik, döngüsel ekonomi ve inovasyon alanlarında hâlâ güçlü bir üretim kapasitesine sahip olduğu vurgulandı. Ancak bu dönüşümün hızlanabilmesi için özellikle KOBİ’ler açısından önden finansman, sadeleştirilmiş destek mekanizmaları ve yaygın eğitim ihtiyacının altı çizildi.
Eğitim, su yönetimi ve gençlik başlıkları toplantının diğer kritik gündem maddeleri arasında yer aldı. Katılımcılar, iklim politikalarının yalnızca sanayiyle sınırlı kalmaması; toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir farkındalık ve kapasite geliştirme süreciyle desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Eğitimden uygulamaya, uygulamadan uluslararası iş birliklerine uzanan bu bütüncül yaklaşımın, Türkiye’nin iklim ve rekabet gündeminde belirleyici olacağı değerlendirmesi yapıldı.

