İSO ve Avrupa Komisyonu ortaklığında SKDM'nin Türkiye'ye etkileri değerlendirildi

İSO ve Avrupa Komisyonu ortaklığında SKDM'nin Türkiye'ye etkileri değerlendirildi

İSO ve Avrupa Komisyonu ortaklığıyla “AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması: İklim Politikası Çerçevesi ve Türkiye’deki Firmalara Etkileri” toplantısı düzenlendi.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) ile Avrupa Komisyonu ortaklığında düzenlenen “AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması: İklim Politikası Çerçevesi ve Türkiye’deki Firmalara Etkileri” toplantısı Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ev sahipliğinde düzenlenen etkinliğe Avrupa Komisyonu Vergilendirme ve Gümrük Birliği Genel Müdürü Gerassimos Thomas ile İSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe katıldı.

Türkiye’deki firmalar, akademisyenler, uzmanlar ve diğer tüm paydaşlara yönelik olarak düzenlenen etkinliğe Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu yetkilileri ve T.C. Ticaret Bakanlığı yetkilileri de katıldı. AB yetkililerinin iklim değişikliği odaklı uluslararası ticaret ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ile ilgili sektörler için uygulama detayları hakkında bilgilendirmede bulunduğu etkinliği çok sayıda özel sektör ve STK temsilcisi ilgiyle takip etti.

Türkiye ve AB iş birliği, yeşil dönüşüm sürecinde önem arz ediyor

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan “AB, sanayiden ulaştırmaya, enerjiden tarıma kadar birçok boyutta stratejik düzenlemeyi içeren Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ile yeşil dönüşümü bütüncül bir bakış açısı ile ele aldı. Bu kapsamda gündeme gelen SKDM, AB ile ticaret ilişkisi olan ülkelerdeki üreticilerin üzerinde doğrudan ve dolaylı etkiler yaratacak. AB’nin ihracatımızdaki payının yaklaşık yüzde 40 olduğunu dikkate aldığımızda SKDM’nin ülkemiz açısından kritik bir süreç olduğu çok açık. Bu nedenle geçiş dönemine hazırlık için gerekli adımların atılması ve 2025 sonuna kadar devam edecek geçiş dönemindeki her gelişmenin yakından izlenmesi önemlidir. Öte yandan SKDM geçiş dönemindeki düzenlemelere Türkiye’deki üretici firmaların uyumunu kolaylaştırmak üzere AB tarafından sağlanacak her türlü destek ve teşvik küresel tedarik zincirlerinin güvenli bir şekilde devamlılığı açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu süreçte ülkemizde de gerekli politikaların oluşturulması mevzuat ve tüzüklerin hazırlanmasına yönelik ilgili Bakanlıklarımız tarafından yoğun bir çalışma yürütüldüğünü biliyoruz. Bu kapsamda özellikle Sanayi ve Teknoloji – Ticaret – Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlıklarımız ile çok yakın çalışıyor, mevzuat ve tüzüklerin hazırlanmasında sanayi kesiminin görüşünün yansıtılması ve düzenlemelerin sanayicilerimize aktarılmasında köprü görevi üstleniyoruz” dedi.

İSO’nun sürdürülebilir üretim anlayışını temel alarak faaliyet gösterdiğini belirten Bahçıvan “İklim değişikliğinin yarattığı koşullar göz önüne alındığında sürdürülebilir üretim ve bu bağlamda yaşanacak dönüşüm ülkemiz açısından önemli bir gereklilik halini aldı. 21. yüzyılda üretim ve sanayi alanındaki tüm bu gelişmelerin ışığında geleceğe bırakacağımız mirasın sorumluluğunu taşıyarak üretmeliyiz. İstanbul Sanayi Odası olarak sorumluluklarımızın farkındayız ve bu konuda öncü olmak için çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bu doğrultuda çevresel ve sosyal unsurların üretimin merkezinde yer aldığı ‘sürdürülebilir üretim’ yaklaşımını benimsiyor ve 24 bine yaklaşan üyemiz ve kamuoyuna yönelik sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm konularında farkındalık oluşturmak için pek çok faaliyet yürütüyoruz. Yürüttüğümüz sürdürülebilirlik çalışmalarında ‘İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Sanayi’, ‘Döngüsel Ekonomi’, ‘İşin Geleceği’, ‘Güvenli Çalışma Ortamı’, ‘Sürdürülebilir Finans’ ve ‘Sanayinin Dayanıklılığı’ olmak üzere altı tematik alana odaklanıyoruz. Bunlara ek olarak günümüz iş modelleri için vazgeçilmez olduğunu düşündüğümüz ‘Sürdürülebilirlik Odaklı İnovasyon ve Dijital Dönüşüm’ konularını da temalarımızı yatay kesen unsurlar olarak dikkate alıyoruz” ifadelerini kullandı.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan AB’nin yeşil dönüşüm konusunda uluslararası düzeyde liderlik rolünü üstlenmiş olduğunu belirten Bahçıvan “İSO’nun sürdürülebilirlik yolculuğunda hiç şüphesiz AB kaynaklı proje desteklerinin de büyük önemi var. Çok taraflı bir bakış açısı ve iş birliği gerektiren yeşil ve dijital dönüşüm sürecinde İSO olarak ülkemiz sanayisini desteklemek için alanında uzman kurumlar ile pek çok projede yer alıyoruz. Ülkemiz sanayisinin etkili ve güçlü bir paydaşı olarak toplumsal ve çevresel sorumluluklarımızın bilinci ve sürdürülebilirlik konusunda öncü rol oynama kararlılığı ile çalışmalarımıza önümüzdeki dönemde de devam edeceğiz. Bu vesileyle Türkiye sanayisi olarak en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği ile bu süreçte ortak çıkarlarımız doğrultusunda hareket ederek iş birliğimizi güçlendirmeyi arzuladığımızı bir kez daha belirtmek isterim” şeklinde konuştu.

Çevresel kriterler ile şirketlerin rekabetçi yapıları şekilleniyor

Açılış konuşmasının ardından konuşan Avrupa Komisyonu Vergilendirme ve Gümrük Birliği Genel Müdürü Gerassimos Thomas ise “İklim değişikliği, sadece bir ülkenin ya da bir bölgenin problemi değil, dünyanın genel olarak yüzleştiği bir kriz olduğu için son derece kararlı adımlar ile mücadele etmemiz gerekiyor. İklim krizi ile mücadele için AB olarak Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı oluşturduk. Bu mutabakat içerisinde pek çok farklı politika ve bu politikaları uygulamak için bir dizi araç bulunuyor. Öncelikle 2050 için karbon nötr hedefimiz var. Örneğin “karbon sızıntısı”nın önlenmesi adı altındaki başlığımız aslında dekarbonizasyonla alakalı ve karbon sızıntısı sorunu altında çalışmalar yapılıyor. Çimento, demir-çelik, alüminyum ve gübre sektörleri gibi yüksek karbon sızıntısı riski altında olan sektörler ve sera gazı emisyonlarının bu sektörlerde oldukça yüksek olduğunu biliyoruz. Bu sektörlere özellikle odaklanmamız gerekiyor ki bununla bağlantılı sorunları önleyebilelim” dedi.

SKDM’nin şirketlerin rekabetçi yapısını yeniden şekillendireceğine dikkat çeken Thomas, “Hedefimiz sera gazı emisyonlarını azaltmak. Ve uyguladığımız tedbirlerle bir değişim yaratmaya çalışıyoruz. Bu doğrultuda özel sektörde dekarbonizasyonu sağlamak için özel sektörle birlikte çalışmamız gerekiyor. SKDM ile şirketler arasında sağlıklı bir rekabet yaratmaya çalışıyoruz. SKDM aslında bir standart değil. Yani bu standartları uygulamazsanız Avrupa’ya ihracat yapamazsınız demiyoruz. Sadece bir teşvik sağlamaya çalışıyoruz. Bu uygulamanın tedarik zincirlerinin gözden geçirilmesine de sebep olmasını amaçlıyoruz. Böylece müşteriler ya da şirketler tedarik zinciri içerisinde çevresel faktörlere daha çok önem veren şirketlere öncelik tanıyacaklardır. Temel hedefimiz aslında gömülü emisyonları belirlemek. Hem veri toplayarak hem de endüstri içindeki farklı şirketlerle iletişim halinde olarak bu kapsamları uygulamaya çalışacağız” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin AB’nin en önemli ithalatçıları arasında yer aldığını belirten Thomas “Avrupa Birliği olarak SKDM kapsamındaki sektörlerde yani ham madde yoğun sektörlerde ithalatçı konumunda yer alıyoruz. SKDM kapsamındaki sektörlerde yıllık ortalama 100 milyon tondan fazla ürün üretiliyor. Bu noktada net sınırlar koyarak sürdürülebilir bir tedarik zincirinin oluşmasını sağlamayı hedefliyoruz. Bunu ancak üçüncü taraf ülkelerde de aynı standartları uygulanmasıyla sağlayabiliriz.  Türkiye ile aynı yönde ilerlediğimizi görmek çok memnunuz. Türkiye’de iklimle ilgili kanunların, yasaların, mevzuatların oluşması ve bu diyaloğun canlı tutulması bizim için gerçekten çok önemli. Gerçekleştirdiğimiz uygulamaların Türkiye ile iş birliği içerisinde gelişmesinin Türkiye’ye de faydası olacağına inanıyoruz. Aynı zamanda Türkiye ile iş birliğimiz ulusal ve uluslararası seviyede devam ediyor. Nitekim Türkiye özellikle Avrupa Birliği’ne ithalat konusunda en önemli partnerlerimizden bir tanesi” dedi.

Ücretsiz tahsisler, iklim hedefleri önünde engel oluşturuyor

Etkinlikte SKDM düzenlemesine ilişkin bir sunum yapan Avrupa Komisyonu Ekonomik Analiz ve Muaf Tutulan Sektörlerin Vergilendirilmesi Birimi Başkan Yardımcısı Martin Becker ise ücretsiz tahsislerin AB’nin iklim hedeflerine ulaşma yolunda engel oluşturacağına dikkat çekerek “AB içinde mevzuatlar ve belirlenmiş hedefler mevcut. Endüstriyel karbon sızıntısı riski büyük olduğundan hedeflere etkin bir şekilde ulaşmak önemli. Ücretsiz tahsisin kademeli olarak bırakılması ve 2026 sonrası tam olarak uygulamaya geçilmesi odak konumuz. Karmaşıklığın büyük kısmı kurulum üzerinde yoğunlaşıyor. Emisyon ticaret sistemindeki sorunları çözmeliyiz. Hazırlık aşamasında olsak da raporlama gereksinimi konusunda anlaşmaya varıldı. Değerlendirme sonucu basit olmayabilir ama karmaşıklığı dengelemek önemli. Geçiş döneminde metodoloji gelişecek, sistem raporlaması diğer AB ülkelerinde olduğu gibi olacak. Geleceğe hazırlık ve regülasyon anlamında, kanun 2023 yılında başladı ve AB tarafından kabul edildi. Konsey kanunu uygulamaya başladı ve raporlama gereksinimi belirlendi. Bu yılın ikinci yarısı ve ilerisi için de hazırlık yapılıyor” dedi.

Sanayide sürdürülebilir üretim esas alınmalı

Sunumun ardından etkinlik yapılan soru-cevap bölümüyle devam etti. Etkinliğin kapanış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe, yaşanabilir bir dünya için sürdürülebilir üretimin esas olduğunu vurgulayarak “Sanayi devriminin başlangıcından itibaren artan bir kirlilik var. Dünyamızı tekrar yaşanılabilir hale getirecek olanlar da bizleriz. Bu bir dönüşüm süreci. Elbette ki bugün burada sayılan sektörlerle başlamış olsa da hepimiz biliyoruz ki bütün sektörlerin artık temiz üretime geçmesi gerekiyor. Karbon emisyonlarının azaltılması gerekiyor. Çünkü geleneksel üretim yöntemleriyle yarınlarımızın var olmayacağını artık biliyoruz. Bu yeni ekonomi modelini benimsemekten başka çıkış yolu yok. Bu dünyada yaşayabilmek için daha temiz üretim yapmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

Paylaş