,

Karbon yakalama projeleri: Çözüm mü, yeni bir sorun mu?

Karbon yakalama projeleri: Çözüm mü, yeni bir sorun mu?

Uzun süredir tartışılan ancak nadiren kullanılan, atık karbondioksiti yeraltına gömen karbon yakalama ve depolama projeleri küresel olarak yükselişte.

Bazı bilim insanları, bu teknolojiyi emisyonları azaltmak için gerekli bir araç olarak görüyor, ancak diğerleri bunun çevreye zarar vermeye devam ettiğini belirtiyor.

Endüstriden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarını yakalama ve onları yeraltına gömme fikri yeni değil. Norveç devletine ait petrol şirketi Equinor (eski adıyla Statoil), on yıllardır karbon yakalama ve depolama (carbon capture and storage, CCS) yöntemini uyguluyor. Ancak CCS, pahalı bir teknoloji olduğu için yaygın kullanılan bir yöntem değil. 2021’den bu yana, dünya çapında faaliyette olan sadece 30 büyük ölçekli CSS işlemi var ve küresel emisyonların sadece yüzde 0,1’ine tekabül eden yaklaşık 40 milyon ton karbondioksit atığını yeraltına gömdü.

Avrupa’da artan karbon fiyatları, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) CCS için getirilen vergi indirimleri, ulusal net sıfır hedefleri ve küresel emisyonları azaltmanın aciliyeti üzerine, CCS yeniden ilgi görmeye başladı. 2021’de, küresel olarak planlanan CCS projelerinde büyük bir artış yaşandı ve böyle giderse karbon yakalama teknolojisinin kullanımının hızla yaygınlaşması bekleniyor.

CCS savunucuları, bunu net sıfır hedefine hızlı bir şekilde ulaşmanın tek geçerli yolu olarak görüyor. Imperial College London’da enerji sistemleri mühendisi olan Niall Mac Dowell, CCS için mevcut çözüm önerileri arasında en uygun seçenek olduğunu söylüyor.

Ancak diğerleri, CCS projelerinin büyük çoğunluğunun petrol şirketlerini daha fazla petrol pompalamaya teşvik ettiğini ve bunun da net emisyonlarda bir artışa yol açtığını belirterek, CCS’ye yönelik oluşan ilgiyi endişeyle izliyor. Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi geçen temmuz ayında CCS’yi kınayan bir rapor yayımladı. Ocak ayında yüzlerce Kanadalı akademisyen, hükümetlerinden sadece fosil yakıt endüstrisini sübvanse etme korkusuyla CCS vergi kredisini geçirmemelerini isteyen bir protesto mektubu imzaladı. Manchester Üniversitesi’nde iklim değişikliği siyaseti araştırmacısı ve Kanada protesto mektubunun imzacılarından olan Matthew Paterson, “CCS başlangıcından bu yana, fosil yakıtlardan uzaklaşmak için atılması gereken adımları geciktirmek için kullanıldı” diyor.

ABD’den CCS için teşvik

ABD, Bölüm 45Q vergi kredisi kapsamında, CCS için ton başına 50 dolara kadar yeni bir vergi indirimi uygulamaya başladı. Kanada’nın federal karbon fiyatı şu anda ton başına 40 dolar civarında. Avrupa’da, Avrupa Ticaret Programı’ndaki karbon fiyatı, 2017’den beri ton başına 100 dolara yakın seviyelere yükseldi. Bu rakamlar, karbondioksitin ne kadar temizlenmesi gerektiği ve ne kadar uzağa taşınması gerektiği gibi faktörlere bağlı olarak birkaç on dolar başlayıp ton başına 100 dolardan fazlaya mal olabilen CCS ile aynı fiyat civarında seyrediyor. Bu, CCS’nin diğer endüstriler için daha uygun olduğu anlamına geliyor.

Hollanda ve Norveç’te CCS uygulamaları artıyor

Fennell, geleceğin yan yana inşa edilmiş yeni, verimli endüstriyel tesis kümelerini barındıracağını ve böylece emisyonlarının bir arada toplanabileceğini düşünüyor. İngiltere 2021’de bu tür birkaç kümeyi duyurdu. Hollanda, Porthos CCS projesi aracılığıyla endüstriyel emisyonları toplamayı ve bunları Kuzey Denizi’ne gömmeyi hedefliyor.

Nothern Lights da benzer bir yaklaşımı deniz taşımacılığıyla planlıyor. Şirket, sıvılaştırılmış karbondioksiti Almanya, Fransa, İzlanda, İrlanda ve Finlandiya’nın kuzey kıyıları gibi dağınık müşterilerden gemiyle toplayarak, hepsini Norveç’teki ana limanlarına getirmeyi ve ardından denizden tek bir rezervuara boşaltmayı hedefliyor. Northern Lights’ın operasyon maliyetinin yüzde 80’i Norveç hükümeti tarafından karşılanıyor ve bu da şirketin karbondioksit toplama ve imha etme işlemlerini neredeyse ücretsiz hale getiriyor.

CCS bir çözüm mü?

Uluslararası Sera Gazı Kontrolü Dergisi’nin yakın tarihli özel bir sayısında, CSS teknolojisinde jeolojik sızıntıların mümkün olmadığı sonucuna varıldı. Mac Dowell, bunun yeraltında uzun süreli depolamayı, örneğin orman yangınlarından zarar görebilecek ağaçlarda uzun süreli depolamadan daha güvenli hale getirdiğini söylüyor. Ancak küçük sızıntılar bile yerel sağlık sorunlarına neden olabiliyor, çünkü karbondioksit havadan daha ağır bir gaz olduğundan insanları boğabilir. Örneğin Şubat 2020’de Mississippi’deki bir karbondioksit boru hattından gerçekleşen sızıntı 49 kişiyi hastaneye yatırmıştı.

Birçokları için ideal net sıfır vizyonu, insanlığı fosil yakıt bağımlılığından kurtararak hızlı karbonsuzlaştırmayı içeriyor. Ancak rüzgâr ve güneş enerjisi fiyatlarının hızla düşmesiyle birlikte, petrol veya kömür kullanımını uzatacak bir atık yok etme teknolojisini teşvik etmek geriye doğru atılan bir adım gibi görünüyor. Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi, karbondan arındırılması zor endüstriler için bile CCS’nin bir cevap olmadığını belirterek, yeşil hidrojen gibi enerji kaynaklarının ilk veya tek öncelik olması gerektiğini savunuyorlar. Regina Üniversitesi’nde sadece yakıt geçişleri üzerine çalışan ve Kanada protesto mektubunun bir başka imzacısı olan Emily Eaton, “Bilim bize, emisyonları azaltmakla kalmayıp, fosil yakıt üretimini aşamalı olarak bırakmaya başlamamız gerektiğini söylüyor.” diyor.

Paylaş
One Response

Yorumlara kapalı.