Temiz enerji sektöründeki iş gücü açığı eğitimde reformu gerektiriyor

Temiz enerji sektöründeki iş gücü açığı eğitimde reformu gerektiriyor

Roman Vakulchuk, Dünya Ekonomik Forumu yayın organı Agenda’daki yazısında, yeşil işlerdeki artışa rağmen yeşil iş gücü arzındaki kıtlığa dikkat çekiyor.

Meslektaşı Indra Overland ile 196 ülkede 18.400 üniversitede yaptığı araştırmada, üniversitelerin fosil yakıtlar için yenilenebilir enerji endüstrilerinden daha büyük bir iş gücü ürettiğini ortaya koyan Vakuchuk, bu durumun anlamını ve sonuçlarını değerlendirdi.

Temiz enerjiye küresel geçiş, sektöre özel eğitim ve beceriler gerektirir. Son beş yılda, yeşil becerilere ve bu alandaki işçilere olan talep katlanarak artıyor ve yenilenebilir enerji endüstrileri milyonlarca yeni iş yarattı. Bununla birlikte, Dünya Ekonomik Forumu’na göre, temiz enerjideki istihdam patlamasına rağmen, yeşil işler (rüzgâr türbini teknisyenleri, güneş enerjisi tesisatçıları, güneş, rüzgâr ve hidroelektrik enerji mühendisleri, elektrik mühendisleri, enerji analistleri, yazılım geliştiricileri, enerji depolama teknisyenleri, inşaat yöneticileri ve diğerleri) yeşil becerilere sahip işçilerden iki kat daha hızlı büyüyor.

2023’te Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Fatih Birol, enerji geçişindeki benzeri görülmemiş hızlanmanın “tüm dünyada milyonlarca yeni iş fırsatı yarattığını, ancak bunların yeterince hızlı doldurulmadığını” belirtti. Ayrıca LinkedIn’in Küresel Yeşil Beceriler 2023 Raporu, sekiz kişiden yalnızca birinin iklim değişikliğinin azaltılmasıyla ilgili becerilere sahip olduğunu gösteriyor. İş gücü arzındaki bu kıtlığı ne açıklıyor? Üniversiteler, yeşil bir iş gücünün ve ihtiyaç duyulan beceri setlerinin hızla artan eksikliklerini ele alıyor mu? Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden meslektaşım Indra Overland ve ben bu soruları 196 ülkede 18.400 üniversitede yaptığımız bir çalışmada inceledik. Üniversitelerin eğitim programlarında fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş yapıp yapmadıklarını ve ne kadar hızlı geçtiklerini analiz etmek istedik. En önemli ve en endişe verici bulgulardan biri, dünya çapındaki üniversitelerin fosil yakıtlar için yenilenebilir enerji endüstrilerinden daha büyük bir iş gücü ürettiğidir.

Çalışma, dünyadaki tüm enerji eğitim programlarının yüzde 68’inin hâlâ fosil yakıtlara ve yalnızca yüzde 32’sinin yenilenebilir enerjiye odaklandığını gösteriyor. Mevcut değişim hızında, yenilenebilir enerjideki üniversite dereceleri 2107 yılına kadar yüzde 100’e ulaşacak.

Fosil yakıt ekonomisine elverişli eğitim çoğu bölgede hâlâ yaygın. Asya Pasifik, özellikle Çin ve Hindistan’daki eğitim programlarının sayısının artması nedeniyle temiz enerji eğitimini desteklemede kayda değer ilerleme kaydetmiştir. Diğer Asya ülkeleri geride kalıyor.

Yeşil becerilere olan talep özellikle Orta ve Güney Amerika, Afrika, Ortadoğu ve Avrasya’nın gelişmekte olan ülkelerinde yüksektir; ancak, bu bölgelerdeki üniversiteler temiz enerjide sadece birkaç eğitim programı sunmaktadır.

Üniversiteleri karbondan arındırmak zorlu bir iş

Üniversiteler, kömür ve petrol çalışmalarına öncelik verdikleri için temiz enerji iş gücüne yönelik artan talebi karşılayamıyor. Karbon kilitlenmesi nedeniyle reform yapmakta yavaş olabilirler. Onlarca yıldır üniversiteler hükümetlerden ve petrol şirketlerinden mali destek aldı ve binlerce öğrenciye fosil yakıt eğitimi verdi. Bu finansman, fosil yakıt odaklı üniversiteler, fakülteler ve laboratuvarlar şeklinde derinlere gömülü bir “sert” karbon altyapısının yanı sıra öğretim elemanları, mühendisler, ders materyalleri, ders kitapları, müfredat ve fikirler gibi insan sermayesi şeklinde “yumuşak” bir karbon altyapısı için etkili bir zemin hazırladı. Sonuç olarak, dünya çapında üniversitelerin karbondan arındırılması, çeşitli aktörlerin direnişi ve üniversitelerin fosil yakıt endüstrisinden aldığı sürekli destek ve finansman nedeniyle zorluklar ortaya çıkarmaktadır.

Çalışma, özel üniversitelerin yenilenebilir enerji eğitimini teşvik etmede devlet üniversitelerinden daha aktif olduğunu göstermektedir. Bu coşku, özel üniversitelerin fosil yakıt oyuncularının desteğine daha az bağımlı olması ve onları karbon kilitlenme etkilerine daha az eğilimli hâle getirmesi olabilir. Aynı zamanda, üniversitelerde sunulan eğitim içerikleri, küresel temiz enerji topluluğu ve sivil toplum aktörleri tarafından yeterince incelenmemiştir.

Dünyadaki birçok ülkenin vasıflı iş gücü sıkıntısı nedeniyle temiz enerjiye geçiş yapmakta zorlandığı bir dönemde, hiç kimse fosil yakıtlarda üniversite fakültelerinin ve programlarının aşamalı olarak kaldırılmasından bahsetmiyor. Böyle bir yeniden odaklanma milyonlarca dolar tasarruf sağlayabilir ve ulusları yenilenebilir enerji eğitiminin ihtiyaçlarına doğru yeniden yönlendirebilir. Bu çalışma, sorun hakkında farkındalık yaratabilir ve dünya çapındaki üniversitelerde fosil yakıt eğitim programlarının daha hızlı bir şekilde aşamalı olarak kaldırılmasına katkıda bulunabilir,

Yenilenebilir enerji eğitimine yatırımın ölçeklendirilmesi zorunludur

Sınırlı iş gücü arzı ile ilgili bir diğer önemli faktör, yükseköğretimin küresel enerji geçişinin kritik bir unsuru olarak uzun süredir göz ardı edilmesidir. Sonuç olarak, günümüzün yenilenebilir enerji eğitimi, fosil yakıtlardaki eğitime kıyasla küresel düzeyde ciddi şekilde yetersiz finanse edilmektedir. Yıllardır, uluslararası kuruluşlar ve özel yatırımcılar, rüzgâr ve güneş enerjisi teknolojilerinin üretimi ve dağıtımı, elektrifikasyonun teşvik edilmesi ve şebeke genişlemesi gibi önemli enerji geçişi alanlarına öncelik verdiler. Ayrıca enerji geçişinin istihdam tarafına da odaklandılar, ancak yenilenebilir enerji eğitimine çok az dikkat ettiler.

Bugün, yatırım gündemlerinde öncelikli bir alan olarak bulunamıyor, bu durum dünya çapında sınırlı devlet desteği ile daha da karmaşık hâle geliyor. Bu durumu değiştirmek son derece önemlidir. Yenilenebilir enerji eğitimine yapılan yatırımın artırılması ve küresel temiz enerji topluluğu için öncelikli bir alan haline getirilmesi aciliyet arz etmektedir.

Üniversiteler ve politika yapıcılar, yenilenebilir enerji için beşerî sermaye üretimine öncelik vermelidir. Üniversiteler (özellikle gelişmekte olan ülkelerde) yeni yeşil enerji fakülteleri ve lisans programları oluşturmak için daha fazla mali destek ve yardım almalıdır. Dahası, şu anda fosil yakıtlara yönelik eğitime giden kamu ve özel fonlar yenilenebilir enerji eğitimine yönlendirilmelidir.

Eğitim bakanlıkları, güneş, rüzgâr ve hidro enerji alanlarındaki eğitim programlarının akreditasyonunu hızlandırmak için üniversitelerle birlikte çalışmalıdır. Bunun yapılmaması, Paris Anlaşması’nın uygulanmasını tehlikeye atabilir. Yeni uluslararası eğitim girişimlerini görmek cesaret verici. Örneğin, Dünya Ekonomik Forumu’nun Yeniden Beceri Kazandırma Devrimi girişimi, 2030’a kadar 200 milyondan fazla kişiyi yeşil işler için donatmayı hedefliyor. Avrupa Sürdürülebilirlik Bilimi ve Araştırmaları Okulu, Avrupa’da sürdürülebilirlik biliminde öğretimi teşvik etmektedir. Üniversitelerle birlikte, bu ve benzeri girişimler, temiz enerji endüstrileri için kaliteli insan sermayesi üretimini yönlendirmeye yardımcı olabilir

 

Paylaş