,

Cinsiyet eşitliği, bir ulusun rekabet edebilirliğini önemli ölçüde etkiliyor

Cinsiyet eşitliği, bir ulusun rekabet edebilirliğini önemli ölçüde etkiliyor

Toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik etkili politikalar geliştirilmesi sürdürülebilir kalkınmada önemli rol oynuyor.

Kadınlar, sosyo-ekonomik durumları nedeniyle iklim krizinin yıkıcı etkilerinden en çok etkilenen gruplar arasında yer alıyor ve iklim krizinden kaynaklanan aşırı hava olaylarından, tarımsal verimliliğin kaybından, can ve mal tahribatından orantısız bir şekilde etkileniyor.

Ayrıca kadınlar eğitime, teknolojiye ve finansal kaynaklara erişimde yaşadıkları zorluklar ve yetersiz temsil nedeniyle iklim krizi konusunda karar alma süreçlerine çoğu zaman dahil olamıyor. Oysa mevcut veriler, kadınların parlamentolarda temsil edilmelerinin ülkeleri daha sıkı iklim değişikliği politikaları benimsemeye yönlendirdiğini gösteriyor. Greta Thunberg, Christina Figueres ve Franny Armstrong, yalnızca iklim krizi savunuculuğu alanında değil, aynı zamanda sürdürülebilir, uzun vadeli çözümler üretmede de önemli roller oynuyor.

Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu 2013, bir ulusun uzun vadede rekabet edebilirliğinin önemli ölçüde kadınların eğitime erişimine ve becerilerinin nasıl kullanıldığına ve geliştirildiğine, erkeklerle aynı haklara ve fırsatlara sahip olup olmadıklarına bağlı olduğunu belirtiyor.

Nitekim McKinsey’nin raporu da, kadınların işgücü piyasalarında erkeklerle aynı hak ve fırsatlara sahip oldukları takdirde 2025 yılına kadar küresel yıllık gayrisafi yurt içi hasılaya 28 trilyon dolar katkı sağlayabileceğini gösteriyor. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik etkili politikalar geliştirilmesi sürdürülebilir kalkınmada önemli rol oynuyor.

Dijital çağda ayrımcılık devam ediyor

Kadın haklarının desteklenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına ilişkin küresel standartları iyileştirmeyi amaçlayan Kadının Statüsü Komisyonu (Comission on the Status of Women, CSW) ise bu yıl “Cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadınların güçlendirilmesi için dijital çağda yenilikçilik, teknolojik değişim ve eğitim” temasıyla düzenleniyor.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bu yıl 67.’si düzenlenen organizasyonda dünyanın dört bir yanından hükümetler, sivil toplum kuruluşları, uzmanlar ve aktivistler, tüm kadınların ve kız çocuklarının güçlendirilmesine yönelik teknolojinin getirdiği zorlukların yanı sıra muazzam potansiyelleri değerlendirecek.

Dijital teknolojiler, toplumun her kesiminden insana erişim imkânı vererek ekonomik, sosyal ve politik sistemler dahil olmak üzere hayatın tüm alanlarını hızla dönüştürüyor. Ancak dijital çağda da kadını dışlayan ya da ötekileştiren cinsiyetçi yaklaşım devam ediyor.

BM Kadınların Toplumsal Cinsiyet Görüntüsü 2022 Raporu’na göre, kadınların dijital dünyadan dışlanması, son on yılda düşük ve orta gelirli ülkelerin gayrisafi yurt içi hasılasında 1 trilyon dolar azalttı. Önlem alınmadığı takdirde 2025 yılına kadar bu miktarın 1,5 trilyon dolara çıkacağı öngörülüyor.

Öte yandan teknoloji sektöründeki ayrımcılık ve önyargı da toplumsal cinsiyet eşitsizliğini sürdürüyor. Yapılan bir araştırmaya göre dünya çapında yapay zekâ alanında çalışanların yalnızca yüzde 22’sini kadınlar oluşturuyor. Piyasada mevcut olan yapay zekâ sistemlerinin ise yüzde 44’ünün cinsiyetçi bir yaklaşıma sahip olduğu belirtiliyor.

Dijital erişimde süregelen cinsiyet farkı, kadınların teknolojinin tam potansiyelini ortaya çıkarmasını engelliyor. Kadınların bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarındaki eğitimlerde ve bu alandaki işlerde yeterince temsil edilmemeleri, teknoloji tasarımına ve yönetişime katılımlarının önünde büyük bir engel olmaya devam ediyor.

Tüm bu gelişmeler dijital devrimin sunduğu fırsatların aynı zamanda mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizliği kalıplarını sürdürme riskini taşıdığını gösteriyor. Artan eşitsizlikler dijital beceriler ve teknolojilere erişim başlıklarında giderek daha belirgin hale gelirken dijital cinsiyet ayrımının bir sonucu olarak kadınlar geride kalıyor. Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen dijital teknolojideki gelişmeler, kalkınma ve insani zorlukların üstesinden gelmek, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşmak için muazzam fırsatlar sunuyor.  Bu nedenle kapsayıcı ve dönüştürücü teknoloji ve dijital eğitime duyulan ihtiyaç sürdürülebilir bir gelecek için büyük önem arz ediyor.

 

 

Paylaş