,

Karayolu taşımacılığında sıfır emisyonlu kamyon dönemi

Karayolu taşımacılığında sıfır emisyonlu kamyon dönemi

Araç emisyonlarının yüksek bir yüzdesinden yük taşımacılığı sorumlu. Emisyonları azaltmanın yolu ise orta ve ağır hizmet kamyonlarına odaklanmaktan geçiyor.

Sıfır emisyonlu arabalar, otobüsler, hafif ticari araçlar gibi mikromobilite biçimleri sayesinde ulaşım, dünyanın birçok yerinde büyük ölçüde karbondan arındırılmaya başlandı. Ancak orta ve ağır hizmet kamyonları için ilerleme daha yavaş gerçekleşiyor. Karayolu taşımacılığı, küresel ticaretle ilgili taşımacılıkta karbon emisyonlarının yüzde 53’ünü oluşturuyor ve mevcut eğilimler devam ederse bu payın 2050 yılına kadar yüzde 56’ya çıkması bekleniyor.

Son zamanlardaki çok sayıda teknolojik gelişme, düşük karbonlu bir kamyon geleceği için umut vadediyor ancak tam bir başarıya ulaşmak için tüm değer zinciri boyunca daha fazla iş birliği gerekiyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun (World Economic Forum, WEF) Eylül 2020’de kurulan Sıfır Emisyonlu Karayolu Taşımacılığı Girişimi (Road Freight Zero), sektör liderlerinin ortaklaşa çözümler geliştirmesine yardımcı olmak için tasarlandı. Hedef kitle arasında ise tüketim malları devleri, lojistik bölümleri, filo operatörleri, enerji, teknoloji ve altyapı firmaları, finans şirketleri, akademik enstitüler, sivil toplum grupları ve üreticiler de dahil olmak üzere hem talep hem de arz tarafındaki paydaşlar yer alıyor.

Avrupa karbon emisyonlarının yüzde 15’inden karayolu taşımacılığı sorumlu

Dünya Ekonomik Forumu ve McKinsey tarafından ortaklaşa hazırlanan yeni bir rapor, Sıfır Emisyonlu Karayolu Taşımacılığı Girişimi’nin ülkelerin emisyon hedeflerine ulaşmalarına nasıl yardımcı olabileceğini anlatıyor. Karayolu taşımacılığında sıfır emisyona ulaşma yolculuğunda ortaya çıkabilecek engellerin yanı sıra olası çözüm yollarını da tartışan rapor, Avrupa kamyon taşımacılığı sektörüne odaklansa da çözümlerin çoğu küresel olarak da uygulanabilir nitelikte.

Karayolu taşımacılığı, Avrupa karbon emisyonlarının yüzde 15’ini oluşturuyor. Bu emisyonların yaklaşık yüzde 70’i ise orta ve ağır randımanlı kamyonlardan (Medium Duty Trucks, MDT & High Duty Trucks, HDT) geliyor. Yeni araştırmalar 2025 yılına kadar Avrupa’daki tüm MDT ve HDT satışlarının yüzde dördünün sıfır emisyonlu araçlardan oluşacağını gösteriyor. Bu pay, 140 bin şarj noktası ve 1.500 uyumlu hidrojen yakıt istasyonu tarafından desteklenirse 2030 yılına kadar yaklaşık 150 bin aracı temsil eden yüzde 37’ye yükselebilir.

Sıfır emisyonlu karbonlara daha çok yatırım gerekli

Sıfır emisyonlu kamyonlar için mevcut büyüme yörüngesi umut verici olsa da küresel ısınmayı Paris Anlaşması’nda kararlaştırıldığı üzere sanayi öncesi seviyelerin 1,5 derece üzerinde sınırlamak için yeterli değil. Bu hedefe ulaşmak için hem sıfır emisyonlu kamyonlara hem de altyapıya şu anda öngörülenden daha fazla yatırım yapılması gerekiyor. Örneğin, sıfır emisyonlu kamyonların daha hızlı piyasaya sürülmesi için 2030 yılına kadar 25-30 milyar avro arasında ek yatırıma ihtiyaç var. 1,5 derece hedefine ulaşabilmek için ise 2030 yılına kadar 50-60 milyar avro arasında ek altyapı yatırımı gerekebilir. Bu da yaklaşık olarak 1.000-1.500 ek hidrojen yakıt istasyonu ve 150.000-200.000 ek şarj noktasına ihtiyaç olduğu anlamına geliyor.

Sıfır emisyonlu karbon teknolojileri

Şu anda akülü elektrikli araçlar (Battery Electric Vehicles, BEV) ve hidrojen yakıt hücreli elektrikli araçlar (Fuel Cell Electric Vehicles, FCEV) sektörde yarışı belirleyen iki teknoloji. Her iki teknoloji de akülü ve elektrik motorlu güç aktarma organlarına sahip olmasına rağmen farklı enerji depolama sistemleri kullanıyor. 2025’ten önce BEV teknolojisi kullanan kamyonların büyük ölçüde erişilebilir olması beklense de orijinal malzeme üreticileri 2025’ten sonra pazara daha çok girmesi beklenen FCEV teknolojisine de yatırım yapıyor. Bu nedenle gelecekteki pazar, büyük ihtimalle hem BEV hem de FCEV teknolojisini kullanan kamyonlardan oluşacak.

WEF ve McKinsey tarafından hazırlanan rapor, sıfır emisyonlu karayolu taşımacılığına odaklansa da tam karbonsuzlaşma için tüm değer zincirinin göz önünde bulundurulması önemli. Örneğin, BEV teknolojisini kullanan kamyonlar şebekeden gelen elektrikle çalışıyor, ancak ulusal elektrik şebekelerinin karbon yoğunluğu ülkelere göre değişiyor. AB’de elektriğin yaklaşık yüzde 60’ı karbonsuz kaynaklardan geliyor, bu nedenle de yenilenebilir enerji kaynaklarının BEV kamyon talebiyle senkronize olarak genişlemesi gerekli. Şu anda düşük karbonlu ve yenilenebilir hidrojenin deneme modelleri ticari olarak mevcut. FCEV teknolojisini kullanan kamyonlar aracılığıyla tam karbonsuzlaşmayı yakalamak için ise hidrojenin yalnızca yeşil kaynaklardan gelmesi gerekiyor.

Alternatif yakıtlar da çözüm olabilir

Sektör, BEV ve FCEV teknolojilerinin yanı sıra alternatif yakıtlar kullanarak da net karbon emisyonlarının azaltılmasına yardımcı olabilir. Sıvı doğalgaz (LNG) veya sıkıştırılmış doğalgaz (CNG) gibi seçenekler orta düzeyde karbon tasarrufu sağlarken, sentetik yakıtlar ve biyo-LNG, biyo-CNG ve hidro işlenmiş bitkisel yağ biyodizel gibi daha yeni biyoyakıtlar da düşük karbonlu seçenekler olarak yaygınlaşıyor.

Sıfır emisyonlu kamyonların benimsenmesinin önündeki engeller neler?

Raporda 2021’den 2030’a kadar sıfır emisyonlu kamyonların benimsenmesiyle ilgili ortaya çıkabilecek zorluklardan da bahsediliyor. Bu zorluklar arasında öne çıkan iki tanesi şu şekilde:

  • Şarj/yakıt ikmali altyapısı yeterli değil: Sıfır emisyonlu kamyonlar, yeni şarj veya hidrojen yakıt ikmali istasyonları gerektirecek. Bazı durumlar için, kullanıcıya yönelik özel olarak oluşturulmuş altyapı kullanılarak depolarda şarj ve yakıt ikmali işlemleri gerçekleştirilebilir. Ancak rota esnekliğini artırmak için yatırımcıların yüksek yatırım, güçlü iş senaryoları ve etkili uygulamalar gerektiren halkın kullanımına açık altyapılar oluşturması gerekiyor.
  • Kamyonlar ve altyapı için yeni finansman modellerine ihtiyaç var: Finans şirketlerinin, geleneksel kamyonların amortisman ve işletme maliyeti eğrisi modellerini sıfır emisyonlu kamyon teknolojisine uyacak şekilde uyarlamaları gerekiyor. Örneğin, toplam mülkiyet maliyetiyle ilgili araç amortismanı; satış fiyatına, artık değere ve sahip olma süresine bağlı. Sıfır emisyonlu kamyonlar için ise yüksek sermaye harcamaları daha yüksek amortisman ve kamyon maliyetiyle sonuçlanabilir ve finansman modellerinin de bu farkı hesaba katması önemli.
Engelleri aşmaya yönelik üç çözüm önerisi

Raporda söz konusu zorlukların üstesinden gelmek ve karayolu taşımacılığının karbonsuzlaşmasını hızlandırmak için üç grup çözüm de öne sürülüyor. İlk olarak yeni politikalarla sıfır emisyonlu karbon sahipleri için toplam mülkiyet maliyeti düşürülürken, altyapı sağlayıcıları için de riskler azaltılabilir. Örneğin, sıfır emisyonlu kamyonlar için satın alma sübvansiyonları, araç emisyonlarıyla ilgili karbon vergileri veya krediler, sıfır emisyonlu kamyonlar için yol geçiş ücreti muafiyetleri veya dizel kamyonlar için cezalar, altyapı satın alma ve kurulum maliyetlerinin yüzde 75’ine kadar yükseltilebilecek hibeler ve ticari elektrikli araç şarjı sağlayan şirketler için elektrik oranlarında vergi indirimleri bu politikalar arasında sayılabilir.

İkinci çözüm yolu olarak ise sektörün özellikle mülkiyet döneminin başında ve sonunda yenilikçi finansmandan faydalanması öneriliyor. Bu kapsamda, filo operatörleri için riskleri azaltan ve mil başına ödemeye dayanan kiralama planları veya son müşterilerin aylık abonelik temelinde satın alabilecekleri hizmet olarak pil teklifleri örnek alınabilir.

Son olarak ise pazara hazır sıfır emisyonlu kamyonların ve ilgili altyapının koordineli bir şekilde piyasaya sürülmesi konusunda sektör paydaşlarının iş birliği yapmasının, sıfır emisyonlu kamyon taşımacılığına giden yolu çok daha kolaylaştıracağı vurgulanıyor. Avrupa’da hali hazırda gerçekleştirilen bazı pilot uygulamalar mevcut ve bu uygulamalar toplam mülkiyet maliyeti iyileştikçe daha büyük dağıtım için model olarak da kullanılabilir.

Doğru kullanım senaryolarına odaklanılmalı

Kamyon taşımacılığı endüstrisi, söz konusu engellerin üstesinden gelmenin yanı sıra doğru kullanım senaryolarına odaklanarak da sıfır emisyonlu kamyonların benimsenmesini hızlandırabilir. Sıfır Emisyonlu Karayolu Taşımacılığı Girişimi, yakın ve orta vadede iki kullanım senaryosunun öne çıkacağını ve Avrupa’da en çok karbonsuzlaştırma etkisini yaratacağını tahmin ediyor. İlk senaryo, mobil veri terminalleri (Mobil Data Terminal, MDT) aracılığıyla depo dağıtımı anlayışına dayanıyor ve bölgesel merkezler etrafında oluşturulacak 11 kısa mesafeli rotadan oluşuyor. Bu senaryoda, kamyonlar her gün aynı depolara yüksek rota öngörülebilirliğiyle geri dönerek hem altyapı hem de kamyonlar için talep belirsizliğini azaltıyor. Bu kullanım durumunda, sıfır emisyonlu kamyonlar için önceden yapılan sermaye yatırımı uzun yol kamyonlarına göre düşüyor, çünkü daha düşük yük ve menzil ihtiyacı daha küçük akülerin kullanılmasını mümkün kılıyor. İkinci senaryoda ise Avrupa’da ağır randımanlı kamyonların kullanıldığı dokuz yüksek trafikli koridor boyunca uzun mesafelere odaklanılıyor.

Paylaş