Sanayide iklim riskleri, yeni fırsatları da beraberinde getiriyor

Sanayide iklim riskleri, yeni fırsatları da beraberinde getiriyor

Net sıfır hedefi yolunda önemli bir role sahip olan sanayi sektörünü çeşitli zorluklar kadar fırsatlar da bekliyor.

Dünyadaki karbondioksit emisyonlarının yüzde 25’i sanayi sektörlerinden kaynaklanıyor. Çimento, çelik ve demir gibi inşaat girdilerinin yanı sıra plastik ve amonyak gibi petrokimyasalları da içeren sektör, karbondan arındırılması zor olan birçok faaliyeti içeriyor. Sanayi sektörlerinin iklim riskleri çerçevesinde değerlendirildiği ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi (United Nations Environment Programme Finance Initiative, UNEP FI) tarafından yayımlanan Sektörel Risk Raporu, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin artış göstermesiyle sanayi sektörünün altyapısının ve küresel tedarik zincirlerinin büyük bir risk altına gireceğine dikkat çekiyor.

Raporda, şirketlerin tedarik zincirleriyle birlikte tesislerinin de iklim değişikliğine uyum sağlaması ve dayanıklı olması için plana sahip olması gerektiği vurgulanıyor. Ayrıca, iş birimlerinin üretimde ve tüketimde yaşanabilecek kesintilere karşı hazırlıklı olmaları için proaktif tedbirler almalarının da dayanıklılığın artırılmasındaki önemine dikkat çekiliyor.

İklim dirençli bir yapı tesis ederken, aynı zamanda doğayı da destekleyecek şekilde hareket edilmesinin önemine değinilen raporda, buna yönelik finansal araçların yaygınlaştırılması için finans dünyasına da çağrıda bulunuluyor.

Yeşil ürünlere müşteri talebi artıyor

Sanayi sektörünün, iklim değişikliğine uyum ve dayanıklılığın yanı sıra yeşil dönüşüm sürecinde üstesinden gelmesi gereken farklı zorluklar da bulunuyor.

McKinsey’nin hazırladığı “Makul Maliyetlerle Alüminyumun Dekarbonizasyonu” raporu, sektörlerin net sıfır geçişi için 2050 yılına kadar yılda ortalama 9,2 milyar dolarlık bir finansmana ihtiyaç duyacağını ve küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 2’sini oluşturan alüminyum sektörünün dünyadaki en yüksek emisyonlu sektörler arasında yer aldığını belirtiyor . Raporda finans sektörünün ve politika yapıcıların sağlayacağı finansmanın, alüminyumun yeşil geçişinde kritik bir rol oynayacağı belirtiliyor.

Alüminyum müşterilerinin de endüstrinin dekarbonizasyon sürecinde önemli bir rol oynayacağı aktarılıyor. Hâlihazırda yeşil alüminyuma yönelik talep olduğu belirtilen raporda, müşterilere sunulabilecek avans taahhütleri ile şirketlerin “yeşil alüminyum” üretebileceği ve gerekli finansmanı bu sayede sağlayabileceği önerisinde de bulunuluyor.

Borusan Grup şirketlerinden Borçelik’in yayımladığı İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü (Force on Climate-related Financial Disclosures, TCFD) raporunda da müşterilerin giderek daha fazla düşük karbon emisyonlu yeşil teknolojilerle üretilen ve/veya bu şekilde sertifikalandırılmış çeliği ifade eden “yeşil çeliğe” yönelik talebin günden güne arttığı belirtiliyor.

Raporda “yeşil dönüşüm” sürecinde müşteri tercihlerindeki değişiklikler nedeniyle hammadde tedarikinde yaşanabilecek aksaklıklar ve teknolojik yetersizlikler en önemli geçiş riskleri arasında yer alıyor.

Şirketin 2030 yılına kadar operasyonlarındaki Kapsam 1 ve Kapsam 2 mutlak emisyonlarını 2021’e göre yüzde 47 oranında azaltmayı ve 2050 yılına kadar da tüm kapsamlarda net sıfıra ulaşmayı hedeflediği belirtilen raporda, yenilenebilir enerji üretimi ve kullanımı alanında yapılan yatırımlar ve hayata geçirilen projelere de yer veriliyor.

Erken davranan için yeşil teknoloji pazarı birçok fırsat sunuyor

Yenilenebilir enerji gibi sanayinin yeşil dönüşümünde önemli rol oynayan yeşil teknolojiler beraberinde birçok ekonomik fırsat sunuyor. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (The United Nations Conference on Trade and Development, UNCTAD) tarafından yayımlanan Teknoloji ve İnovasyon Raporu 2023, yenilenebilir ve diğer yeşil teknolojilerin ortaya çıkardığı teknolojik değişim dalgasının, ekonomilerin geliştirilmesi açısından yeni bir fırsat penceresi açtığını belirtiyor.

Rapor, yapay zekâ ve nesnelerin internetinden yeşil hidrojen ve elektrikli araçlara kadar uzanan on yedi öncü yeşil teknolojiyi kapsıyor. Bu teknolojilerin 2020’de 1,5 trilyon dolarlık piyasa değerine ulaştığı aktarılarak, 2030’a kadar da 9,5 trilyon doların üzerine çıkabileceği öngörüsünde bulunuluyor.

Raporda gelişmiş ülkelerden yeşil teknolojilerin toplam ihracatının 2018’de yaklaşık 60 milyar dolardan 2021’de 156 milyar doların üzerine çıktığı ifade ediliyor. Rapor, gelişmekte olan ülkelerin kısa vadede bu alanda harekete geçmediği takdirde, hızla büyüyen yeşil teknoloji pazarının yaratacağı birçok fırsattan faydalanamayacağı uyarısında bulunuyor.

UNCTAD’ın raporu, gelişmekte olan ülkelerin bu fırsattan yararlanmak ve daha çeşitlendirilmiş, üretken ve rekabetçi ekonomilere yol açan bir kalkınma yörüngesine geçmek için hızlı hareket etmeleri gerektiğini gösteriyor.

UNCTAD, gelişmekte olan ülkelerdeki hükümetleri çevre, bilim, teknoloji ve sanayi politikalarını iklim politikalarıyla uyumlu hale getirmeye, tüketici talebini daha yeşil ürünlere kaydırmak için teşvikler sağlamaya ve Ar-Ge yatırımlarını artırmak için yeşil yatırıma öncelik vermeye çağırıyor.

 

 

Paylaş