,

Yeşil malzemede tedarik sıkıntısı kapıda

Yeşil malzemede tedarik sıkıntısı kapıda

Giderek daha çok sayıda şirket iklim hedefleri koymaya başlarken, bu hedeflere ulaşmak için gerekli olan yeşil malzeme tedariki zorlaşıyor. Şirketler, yeşil çelik, geri dönüştürülmüş alüminyum ve geri dönüştürülmüş plastik gibi yeşil malzemelerin tedarikinde sıkıntı yaşamamak için nasıl hazırlanabilir? McKinsey’in önerileri İSO Yeşil Blog’da…

2030’da Avrupa’da yeşil çelik talebi arzın iki katı olabilir

Şirketlerin iklim taahhütleri çoğaldıkça yeşil çelik, geri dönüştürülmüş alüminyum ve geri dönüştürülmüş plastik gibi geleneksel eşdeğerlerine göre daha düşük emisyon yoğunluğuna sahip malzemeleri tedarik etme talepleri artıyor. Bununla birlikte birçok düşük emisyonlu malzemede üretim kapasitesinin gelecekteki talebin çok gerisinde kalacağı tahmin ediliyor. Örneğin, 2030 yılında Avrupa’da yeşil çeliğe olan talebin mevcut arzın iki katı olabileceği öngörülüyor. Tahminler, geri dönüştürülmüş alüminyum ve geri dönüştürülmüş plastik için de küresel bir kıtlıkla karşılaşılabileceğini söylüyor. Bu gibi piyasa dengesizliklerinin tedarik zinciri emisyonlarını azaltma taahhüdünde bulunan endüstriyel mal ve tüketici ürünleri üreticilerini sıkıştırması yüksek ihtimal.

Bu tahminler göz önüne alındığında yeterince yeşil malzeme tedarik edemeyen şirketlerin yüksek primler ödemek zorunda kalmaları, aksi takdirde hedef taahhütlerini yerine getiremeyip müşterileri, yatırımcıları ve diğer paydaşlarıyla ilişkilerine zarar vermeleri söz konusu olabilir. Yeşil malzemelere artan talep halihazırda bazı geri dönüştürülmüş plastik türlerinin fiyatlarını çok yükseklere çıkarmış durumda. Değer zincirindeki paydaşların bu riskleri öngörerek yakın vadede tedarik kesintilerini önlemek için gereken stratejileri oluşturması önem kazanıyor.

Anna-Christina Fredershausen, Eric Hannon, Stefan Helmcke ve Tomas Naucler tarafından yazılan makale, bu konudaki olası eksikleri belirleyerek şirketlerin bunlarla başa çıkmasına yardımcı olabilecek iş uygulamalarını açıklıyor. Bu kapsamda, emisyonlar ve girdiler hakkında fiyatlandırmayla ilgili temel bilgiler geliştirmek, emisyonları zaman içinde azaltmaya yönelik kaynak bulma stratejisi tanımlamak ve kaynak sağlama planlarını hızla uygulamak şeklinde özetlenebilecek üç kısa vadeli eylem işletmelerin yeşil malzeme tedarik sıkıntılarına hazırlanmasına yardımcı olabilir.

Şirketlerin Kapsam 3 emisyonlarına odaklanması gerekiyor

Bilinçli şirketler, yatırımcıların, yasal düzenleyicilerin ve diğer paydaşların giderek artan bir şekilde şirketlerin karbondan arındırılmasını beklediklerinin farkında. Ayrıca, düşük emisyonlu seçeneklere yönelik artan müşteri talebinin, marjlarını genişletmelerine ve büyüyen pazarlardan daha büyük paylar almalarına olanak tanıyabileceğini de görüyorlar. Hedeflenen dekarbonizasyon seviyelerine ulaşmak için şirketlerin sadece kendi faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını değil, Kapsam 3 olarak adlandırılan, değer zincirleri boyunca oluşan sera gazı emisyonlarını da kesmesi gerekiyor. Birçok nihai ürünle ilişkili emisyonların yüzde 80 ila 90’ını oluşturan Kapsam 3 emisyonları çoğunlukla tedarik zincirlerindeki enerji kullanımı ve endüstriyel süreçlerin bir sonucu olarak oluşuyor. Buna karşılık şirketler ham maddelerinden yüksek mühendislik ürünü bileşenlerine kadar her zamankinden daha fazla miktarda düşük emisyonlu girdi talep ediyor. Ancak yeşil malzemelerin üretimi talepteki artışa ayak uyduramıyor. Üstelik daha fazla şirket, iklim hedeflerine ulaşmak için ihtiyaç duyacakları düşük emisyonlu kaynağa geçtikçe arz ve talep arasındaki bu fark artış gösterebiliyor.

Örneğin, Avrupa Birliği’nin 2030’a kadar yüzde 50 emisyon azaltma hedefine göre yeşil çeliğe olan talep yılda 45 milyon ila 50 milyon tona kadar yükselebilir. Çelik üreticilerinin söylediği gibi on yılın sonunda Avrupa’da kıtanın yassı çelik üretim kapasitesinin yaklaşık üçte birini sağlamaya yetecek düzeyde bir düzineden fazla yeşil çelik fabrikası kurulacak olsa bile 2030’da 10 milyon tondan fazla arz açığı olabilir. Avrupa’da arz sıkıntısı çeken tek düşük emisyonlu kaynak çelik değil. Araştırmalar, geri dönüştürülmüş alüminyum ve geri dönüştürülmüş plastik için de arz ve talep arasında geniş boşluklar olabileceğini gösteriyor.

McKinsey yazarlarına göre daha fazla üretim kapasitesi çevrimiçi hale geldikçe arz açıkları azalabilir ancak bunun ne zaman gerçekleşeceği belli değil. O zamana kadar düşük emisyonlu kaynak arzına henüz odaklanmamış olan şirketler artan fiyat primleriyle karşı karşıya kalabilir. Bu şirketler, iklim taahhütlerini yerine getirmek ve müşteri talebini karşılamak için bu primleri ödeyip ödememek arasında bir karar vermek zorunda kalacaktır.

Sürdürülebilirlik için kaynak kullanımını optimize etme zamanı

Şirketler için Kapsam 3 emisyonlarına yönelik hedefler ekleme trendi, 2020’in ortalarında hızlanmaya başladı. Otomobil üreticileri ve tüketim malları üreticileri de dahil olmak üzere bazı önde gelen işletmeler, yeşil kaynak tedariklerini güvence altına almak için hamleler yapmaya başladı. Şirketler, düşük emisyonlu kaynakları tedarik etmeye yönelik kendi stratejilerini tasarlamak için ne kadar uzun süre beklerlerse dezavantajlı duruma düşme olasılıkları da o kadar artacak.

Henüz düşük emisyonlu kaynak tedarik etme yarışının ilk günlerindeyiz ve yarışa erken başlayanların uzun vadede başarılı olacağını kanıtlamak için de çok erken. Yine de erken davrananların eylemleri, tedarik kısıtlamalarının üstesinden gelmek ve daha düşük maliyetlere odaklanmak için değer zincirleri arasında kapsamlı iş birliğinin yanı sıra yüksek derecede yaratıcılığın da gerekli olabileceğini gösteriyor. Yeşil malzeme tedarikini yönetmek için erken davranan bu şirketlerin girişimleri genellikle üç alanda yoğunlaşıyor:

  • Belirsizliği yönetmek için pazar iç görüleri geliştirmek: Piyasa koşulları değiştikçe arz, talep ve fiyatlandırma değişeceğinden önde gelen şirketler bu faktörlerin zaman içinde nasıl değişeceğini modellemeye başladı. Bu şirketlerin modelleme araçlarında genellikle tedarik maliyeti eğrileri, arz ve talep senaryoları ve fiyatlandırma senaryolarının yanı sıra tedarikçilerinin kapasite artışlarına, maliyet konumlarına ve emisyon yoğunluklarına dair projeksiyonlar yer alıyor. Dinamik bir pazara ayak uydurmak için sık sık güncellenmesi gereken bu modeller, şirketler tarafından en az altı ila on iki ayda bir güncelleniyor.
  • Kaynak bulma kararları verirken stratejik ve uzun vadeli bir yaklaşım benimsemek: Fiyatlandırma, tedarik, düzenleme ve teknolojiye dair kararsız görünüm de önde gelen şirketleri tedarik zincirlerinde karbon emisyonları azaltmak için uzun vadeli stratejiler geliştirmeye yöneltti. Şirketlerin bu stratejileri genellikle üç bileşenden oluşuyor:
    • Tedarikçilerin yenilenebilir elektrik ve yakıt kullanmasına yardımcı olarak ya da bu enerji kaynaklarını kullanan tedarikçileri seçerek ve tedarikçilerin enerji verimliliklerini artırmalarına katkıda bulunarak enerji kullanımlarını karbondan arındırmak: Şirketler bu uygulamayı hemen kullanmaya başlayabilir ve kısa vadede dahi bu uygulamadan fayda sağlayabilir. Örneğin, bazı bölgelerde şirketler artan talep ve yüksek yenilenebilir enerji fiyatlarıyla karşı karşıya. 2021’de Avrupa’da rüzgar ve güneş enerjisi için daha yüksek fiyatların yanı sıra yenilenebilir elektrik satın almak için yapılan kurumsal anlaşmaların sayısında da büyük bir artış görüldü.
    • Yalnızca daha düşük emisyonlu malzemelere geçişi değil, aynı zamanda ürünleri bugünkünden farklı veya daha az malzemeyle yeniden tasarlamayı da içeren malzeme karışımları kullanmak: Bileşenleri geri dönüşüm veya yeniden kullanım için kolayca geri kazanılabilecek şekilde tasarlanmış ürünler geliştirmek malzeme talebini azaltmanın en etkili yollarından biri. İşletmelerin bazı ürünlerini düşük emisyonlu malzeme ve bileşenleri dahil edecek şekilde hemen değiştirmesi mümkün ancak çoğu durumda ürün tasarımlarını elden geçirip üretim süreçlerini yeniden şekillendirmek için birkaç yıl kadar bir teslim süresine ihtiyaçları olabilir.
    • Yeşil malzemelerin üretim kapasitesini genişletmek veya düşük emisyonlu süreçleri uygulamak için tedarikçilerle iş birliği yapmak: Bu yaklaşıma örnek olarak otomobil üreticilerinin ihtiyaç duydukları yeşil çeliği tedarik edecek sıfır karbonlu çelik fabrikalarının finansmanına yardımcı olmaları gösterilebilir. Bu üreticiler için üretim tesislerini inşa etmek veya yeniden yapılandırmak için harcanan zaman ve çaba, üç ila yedi yıl içinde fayda sağlamayı bekleyebilecekleri anlamına geliyor.
  • Tedarik zinciri yönetiminin ötesinde yeni yetenekler oluşturmak: Tedarik zinciri emisyonlarını azaltmak çoğu şirket için yıllarca sürecek ve bir dizi yeni yönetim becerisi gerektiren bir çaba olacaktır. Çoğu şirketin sadece bu uygulamaları başlatmak için bile analitik ve strateji belirleme yeteneklerine yatırım yapması gerekiyor. Bu süreçte ürünlerin malzeme gereksinimlerini değiştirerek tedarik zinciri emisyonlarını ortadan kaldırmak için gereken tasarım becerileri veya bir hizmet olarak ürün iş modelleri geliştirmek adına gereken mühendislik yetenekleri gibi başka yeteneklere de ihtiyaç duyulabilir.
Yeşil malzeme tedarik sıkıntısına hazırlanmak için üç adım

Bir işletmenin bu yolları kullanarak dönüşmesi zaman alacak olsa da şirketlerin eyleme geçmeyi erteleme lüksü yok. Yeşil malzeme sıkıntısı çoktan başladı ve önde gelen şirketler bu sıkıntıya karşı hazırlanıyor. Diğer şirketler de hazırlanmak için aşağıdaki gibi üç kısa vadeli eyleme odaklanabilir:

Adım 1: Her malzeme girdisinin neden olduğu emisyon, arz, talep ve fiyatlandırmayla ilgili temel bilgilere sahip olun: Tedarik zincirlerinde karbonsuzlaştırmayı planlamak için şirketlerin öncelikle hem halihazırda tedarik ettikleri tüm bileşenlerin ve malzemelerin üretimi sırasında hem de bu girdilerin arz, talep ve fiyat dalgalanmalarına maruz kaldığı durumlarda ortaya çıkan emisyon miktarlarına sahip olması gerekiyor. Tedarik zinciri emisyonları hem şirketlere hem de tedarik edilen mallara göre büyük farklılıklar gösterebilir. Örneğin, tipik bir otomotiv Orijinal Ürün Üreticisinin (Original Equipment Manufacturer, OEM) geniş bir malzeme ve bileşen tedariki yelpazesi bulunuyor ve buna rağmen birçok otomotiv tedarikçisi, tedarik zinciri emisyonlarının çoğunun tek bir ham maddeden kaynaklandığı tespitinde bulunuyor. Bazı mekanik bileşen tedarikçileri için çelik, gömülü emisyonların yüzde 80’inden fazlasını oluşturuyor. Plastik parça tedarikçileri için ise emisyonların yüzde 90’ından fazlası plastik granül satın almalarından kaynaklanıyor. Bu gibi şirketlerin karbonsuzlaşma için daha az sayıda seçeneği var ve çok daha değişken maliyetlerle karşı karşıyalar.

Adım 2: Farklı zaman dilimlerinde emisyonları azaltmaya yönelik bir kaynak bulma stratejisi oluşturun: Sıfır emisyonlu malzemelere geçişin üç farklı zaman diliminde gerçekleşeceği tahmin ediliyor: önümüzdeki 12 ay, bundan sonraki iki ila üç yıl ve 10 yıl sonrasına kadar olan dönem. Önümüzdeki 12 ay içinde şirketlerin daha fazla ikincil malzeme kullanmak ve yenilenebilir enerji kaynağı kullanan tedarikçileri tercih etmek gibi önlemlerle tedarik zinciri emisyonlarında yüzde 40’a kadar emisyon azaltımı sağlaması mümkün. Diğer iki zaman dilimi için ise tedarik zincirlerinde karbonsuzlaştırma süreci, yeni düşük karbonlu malzemelerin ticarileştirilmesi, tedarikçilerin sermaye yatırımı ve karbon emisyonu azaltılması zor olan malzemeler için geliştirilecek inovasyonlar gibi faktörlere bağlı olacağı öngörülüyor. Elektrikli araç pilleri ve kimyasal olarak geri dönüştürülmüş plastikler gibi bazı düşük karbonlu malzemelerin üretimi artırılsa da inert anotlu alüminyum gibi diğer malzemelerin pazara ulaşması daha uzun sürebilir. Bu nedenle şirketler henüz büyük miktarlarda mevcut olmayan düşük karbonlu malzemeleri ne zaman tedarik edebileceklerini belirlemeli ve paylarını nasıl güvence altına alacaklarını şimdiden planlamaya başlamalı.

Adım 3: Düşük emisyonlu kaynak bulma planlarını hızla uygulayın: Önde gelen şirketlerdeki CEO’lar kendi aralarında düşük emisyonlu yeni tedarik sözleşmeleri müzakere ederken, yeşil malzeme tedariki geleneksel alıcı-tedarikçi ilişkilerini şimdiden bozmaya başladı. Bu sürece ayak uydurmak için diğer şirketlerin de kendi tedarik uygulamalarını hızla ayarlamaları gerekiyor. Şirketlerin ayrıca tedarik zincirleri boyunca emisyonları takip ederek ve izleyerek karbondan arındırma çabalarının nasıl ilerlediğini ölçmesi önemli. Bu noktada kaynak bulma ekiplerinin tedarikçilerin istedikleri emisyon verilerini oluşturmak için donanım ve yazılım yüklemelerine yardımcı olmaları gerekebilir. Tedarik zinciri emisyonlarının önemli bir kısmı kısa vadeli eylemlerle azaltılabilirken, üst düzey yöneticiler de şimdiden uzun vadeli çözümlere yatırım yapmaya hazırlanmalı. Örneğin, bazı şirketler ihtiyaç duydukları düşük emisyonlu malzemeler için inovasyonu ve üretim kapasitesi artışlarını finanse ediyor.

Şirketlerin Kapsam 3 emisyonlarını azaltmak için hedefler belirlemeleri, tedarik zincirlerini karbondan arındırma görevini kabul etmiş olmaları anlamına geliyor. Bu görev pratik zorluklarla birlikte gelse de bunu doğru yapan işletmelerin pazar payı kazanmaya ve marjlarını artırmaya devam edeceği ortada. Şirketler, emisyonlar ve pazar dinamikleri hakkında iç görüler geliştirmek, kaynak bulma stratejilerini planlamak ve yetenekler oluşturmak için kısa vadeli eylemler gerçekleştirerek kısa sürede emisyon azaltımları elde edebilir ve daha uzun vadeli hedeflere doğru adım atabilirler.

Paylaş