İklim Değişikliğiyle Mücadelede Dönüm Noktası: COP26

İklim Değişikliğiyle Mücadelede Dönüm Noktası: COP26

31 Ekim-12 Kasım tarihleri arasında İskoçya’nın Glasgow şehrinde gerçekleşecek 26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) nedir, neden önemli, neleri amaçlıyor?

Türkçeye “Taraflar Konferansı” olarak çevrilebilecek “Conference of Parties” (COP) ifadesiyle düzenlenen zirve, 1992’de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne imza atan 197 ülkenin her yıl bir araya gelerek iklim değişikliğiyle mücadele yolları tartıştığı bir platform niteliğinde.

İklim değişikliğiyle mücadelenin ilk küresel dönüm noktalarından biri sera gazı emisyonlarını azaltmayı amaçlayan ilk anlaşma olan 1997 tarihli Kyoto Protokolü idi, ancak Çin ve Hindistan’ın dahil olmadığı anlaşmaya ABD de imza atmamıştı. Bu nedenle iklim değişikliğine dair mevcut en önemli anlaşma 2015 yılında kabul edilen Paris İklim Anlaşması olarak görülüyor. Bu yıl düzenlenecek olan COP26 zirvesi de özellikle önemli, çünkü bu zirve Paris İklim Anlaşması’nın imzalandığı 2015’ten bu yana gelinen noktanın değerlendirildiği ilk zirve olacak.

Paris Anlaşması’ndan bu yana ilk değerlendirme noktası

Paris İklim Anlaşması’yla birlikte küresel ısınmanın sanayi öncesi dönemlerdeki sıcaklık değerlerinin 1,5 derece üzerine ulaşmasının dünya için geri dönülemez bir eşik olduğu resmen kabul edilmişti. COP zirveleri, Paris İklim Anlaşması’yla mutabık kalınan 1,5 derece hedefine sadık kalmak için küresel iş birliğinin en önemli araçlarından biri. Paris İklim Anlaşması’nın yapıldığı COP21’de küresel ısınmayı 2 derecenin altına indirmek ve mümkünse 1,5 derece ile sınırlamak hedefinin yanı sıra sera gazlarını azaltmak, yenilenebilir enerji üretimine hız vermek, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmeleri için yoksul ülkelere maddi yardım yapmak ve kaydedilen gelişmelerin değerlendirilmesi için beş yılda bir küresel zirveler gerçekleştirmek de hedeflenmişti. İlk beş yıllık değerlendirme zamanı 2020’ye geliyordu ancak koronavirüs salgını nedeniyle gerçekleştirilemeyen COP26 bu yıla ertelendi.

COP26 neleri hedefliyor?

Zirvenin resmi sitesinde yer alan bilgilere göre, COP26 hedefleri dört ana başlık altında toplanıyor:

  • Yüzyılın ortasına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefini korumak ve 1,5 derece hedefini ulaşılabilir kılmak : Ülkelerden yüzyılın ortasına kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşmayı hedefleyen 2030 emisyon azaltım hedefleriyle gelmeleri isteniyor. Bu hedeflere ulaşmak için ülkelerden kömürden çıkış süreçlerini hızlandırmaları, ormansızlaşmayı azaltmaları, elektrikli araçlara geçişi hızlandırmaları ve yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik etmeleri bekleniyor.
  • Doğal yaşam alanlarını ve topluluklarını korumaya yönelik uyum sağlamak: İklim zaten değişiyor ve etkileri azaltılsa bile değişmeye devam edecek. Bu nedenle katılımcı ülkelerden iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerin ekosistemlerini korumasına ve restore etmesine, insanlarının evlerini, geçim kaynaklarını ve hayatlarını korumasına yönelik savunma mekanizmaları, uyarı sistemleri ve dayanıklı altyapı ve tarım sistemleri oluşturmalarına destek olmaları bekleniyor.
  • Finansı harekete geçirmek: İlk iki hedefi gerçekleştirmek için gelişmiş ülkelerden 2020 yılı itibariyle en az 100 milyar dolarlık iklim finansmanını harekete geçirme sözünü tutması bekleniyor. Uluslararası finans kurumlarından da kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirerek küresel net sıfır emisyon hedefini güvence altına almaya yönelik çalışması bekleniyor.
  • Hedeflere ulaşmak için birlikte çalışmak: İklim krizinin zorlukları ancak birlikte aşılabilir. Bu yüzden COP26’da Paris İklim Anlaşması’nı işler hale getiren ayrıntılı kurallara son halinin verilmesi ve hükümetler, işletmeler ve sivil toplum arasındaki iş birliğinin artırılarak iklim kriziyle mücadeleye yönelik eylemlerin hızlandırılması hedefleniyor.
COP26 öncesi Paris İklim Anlaşması hedeflerine ne kadar yakınız?

COP26’nın en önemli özelliği Paris İklim Anlaşması’yla belirlenen hedeflere ulaşma yolculuğunda gelinen noktayı değerlendirmek, ancak Birleşmiş Milletler Çevre Programı (United Nations Environment Program-UNEP) tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlanan 2021 Üretim Açığı Raporu ülkelerin fosil yakıt üretim planlarının Paris İklim Anlaşması’nın hedefleriyle uyumlu olmadığınıortaya koyuyor. Rapora göre, hükümetler 2030’da küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırmaya yönelik eşikten yaklaşık yüzde 110 daha fazla fosil yakıt üretmeyi planlıyor. Ülkelerin üretim planlarında, küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırmak için gerekli seviyeye kıyasla yaklaşık yüzde 240 daha fazla kömür, yüzde 57 daha fazla petrol ve yüzde 71 daha fazla doğalgaz üretimine yer verildiği görülüyor.

İklim Haber için yazdığı yazıda bu konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. İzzet Arı da 2021 yılında uluslararası kuruluşların ve ABD, AB, Kanada gibi bazı büyük emisyon sahiplerinin çabaları öne çıksa da küresel olarak yeterli ilerleme sağlanmadığına dikkat çekiyor: “Son iki yılda hiçbir resmi müzakere yapılamaması nedeniyle Birleşik Krallık, Glasgow’dan ilerlemeyi sağlayan bir sonuç çıkarmanın peşinde. Bu ilerleme için ülkeler tarafından güncellenmiş ve daha iddialı Ulusal Katkı Beyanları (Nationally Determined Contributions-NDC) açıklamaları bekleniyor. Açıklanan NDC’lerin Paris Anlaşması’nın ana amacı olan 1,5 derece hedefine oldukça uzak olması, hatta ulaşılan sıcaklık sınırlamasının ancak 2,7 derece civarında olması karamsar bir resim çizdiriyor.”

Türkiye COP26’dan ne bekliyor?

COP26 öncesi Paris İklim Anlaşması’na taraf olduğunu açıklayan Türkiye’nin müzakerelerde nasıl bir rolü olacağı da merak edilenler arasında. Doç. Dr. İzzet Arı, Türkiye’nin Glasgow İklim Konferansı’nda özel bir gündemi olduğuna dikkat çekiyor: “Türkiye, COP26 gündeminde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) Ek-1 listesinden çıkma talebiyle gündemin 14.c maddesinin odağında. BMİDÇS’nin imzaya açıldığı dönemde hem Ek-1 hem Ek-2’de yer almış, uzun yıllar her iki ekten çıkmak için çaba sarf etmiş Türkiye, Ek-2’den 2001 yılında çıkabilmiş ancak Ek-1’de kalmaya devam etmek zorunda kalmıştı. Son yıllarda Ek-1’den çıkmayla ilgili yeni bir girişimde de bulunan Türkiye’nin bu çabasının nasıl bir karşılık göreceğinin belirsizliği giderilebilmiş değil.”

COP26’nın getirdiği soru işaretleri

COP26’yla ilgili kafa karıştırıcı çok sayıda mesele de var. Bunlardan biri iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmek için düzenlenen bir zirveye 25 bin insanın katılmasının gerekli olup olmadığı. BBC çevre muhabirlerinden Matt McGrath, COP26 öncesi gerçekleşen toplantılarda müzakerelerin çevrimiçi yöntemlerle yürütülmesinin gündem olmasına rağmen saat dilimlerindeki farklılık ve teknolojik sınırlamalar nedeniyle bu yöntemin kaynakları kısıtlı ülkeler için sorun oluşturacağına karar verildiğini belirtiyor: “Birçok gelişmekte olan ülke sağlıksız bir Zoom bağlantısı sırasında seslerinin yok sayılmasının daha kolay olacağı argümanıyla yüz yüze görüşmeyi tercih etti ve zengin ülkelerle birinci ağızdan diyalogun iklim değişikliği sorunlarında kritik olduğuna dikkat çekti. Yüz yüze olmanın işe yaradığına dair kanıtlar da var çünkü 2015 müzakerelerinde ada devletlerinin ve savunmasız ülkelerin varlığı, Paris İklim Anlaşması’na 1,5 derece taahhüdü koyulmasında önemli bir rol oynamıştı.”

Ayrıca geçtiğimiz günlerde BBC’den Justin Rowlatt ve Tom Gerken tarafından yapılan ve ülkelerin COP26 öncesi iklim değişikliğiyle nasıl mücadele edileceğine dair önemli bir bilimsel raporu değiştirmeye çalıştığını gösteren belgelere dair haber COP26 ile ilgili yeni tartışmalara yol açtı. Habere göre Suudi Arabistan, Japonya ve Avustralya’nın da aralarında bulunduğu ülkeler Birleşmiş Milletler’den fosil yakıt kullanımından hızla uzaklaşmayı önemsizleştirmesini istedi. Haberin dayandığı belgeler ayrıca bazı zengin ülkelerin yeşil teknolojilere geçmeleri için yoksul ülkelere daha fazla fon ayırmakta isteksiz olduğunu da gösteriyor.

 

 

Paylaş
2 Responses

Yorumlara kapalı.