,

Kara, Deniz Taşıtları ve Yan Sanayinin Sürdürülebilirlik Öncelikleri

Kara, Deniz Taşıtları ve Yan Sanayinin Sürdürülebilirlik Öncelikleri

İstanbul Sanayi Odası (İSO) sektörlere özel hazırladığı yol haritalarından sekizincisini Kara, Deniz Taşıtları ve Yan Sanayi sektörü için açıkladı. “Kara, Deniz Taşıtları ve Yan Sanayi” sektörü raporu, sanayi grubunun Meslek Komiteleri olan Kara Taşıtları Ana Sanayi ve Karoseri Sanayi, Kara Taşıtları Yan Sanayi ve Deniz, Hava ve Demiryolu Ana ve Yan Sanayi için gelecek dönem sürdürülebilirlik çalışmalarına özel yol gösterici öncelikleri ve takip göstergelerini sunmak amacıyla hazırlandı.

Türkiye, coğrafik açıdan lojistikte avantajlı

İSO Kara, Deniz Taşıtları ve Yan Sanayi sektörü raporunda, Avrupa Birliği’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ile iklim nötr kıta olabilmesi için; sera gazı emisyonlarının dörtte birini oluşturan ulaştırma sektöründeki emisyon salımlarını 2050 yılına kadar yüzde 90 oranında azaltması ve bu amaçla alacağı aksiyonları tüm ulaşım modlarına uyarlaması gerektiği, bu nedenle Avrupa Komisyonu’nun 2035 yılına kadar araçlardan kaynaklanan karbondioksit emisyonlarında yüzde 100 oranında bir azalma hedeflediği ve böylelikle AB’de fosil yakıtla çalışan araçların üretilmesi ve satılmasının imkansız hale geleceği hatırlatıldı.

Bu nedenle Kara ve Deniz Taşıtları ve Yan Sanayinin sürdürülebilirliği için teknolojik altyapının hazırlanması, Ar-Ge ve inovasyonlar ile bu dönüşüme hazır hale gelmesinin önemi vurgulandı. Raporda, Avrupa Yeşil Mutabakatının sektöre fırsatlar da sunduğu ve bu fırsatları değerlendirmek için tüm tedarik zincirinin değişen eko-sistem içinde gelişiminin sağlanmasının, Türkiye’nin rekabetçiliğinin kuvvetlenmesi ve lojistik altyapısının geliştirilmesi için kritik olduğunun altı çizildi.

Pandemi ile değişen tedarik zinciri yaklaşımları çerçevesinde ise Türkiye’nin AB başta olmak üzere Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya coğrafi yakınlığının ticari ilişkilerin gelişmesinde önemli bir fırsat olduğu ve lojistik açıdan güçlü bir rekabet avantajı sağladığı vurgulandı. Raporda ayrıca Paris Anlaşması hedefleri ile ulaşım kaynaklı sera gazlarının azaltılması kapsamında ürün standartları, elektrikli ve alternatif yakıtlı araçlara yönelim ve bu tip araçlar için altyapı oluşturulması gibi konularda pazarda önemli bir dönüşüm yaşanacağı da vurgulandı.

Sürdürülebilirlik yetkinliği kazanması önemli

Raporda Türkiye’nin otomotiv ihracatının yüzde 80’lik diliminin AB ülkelerine yönelik olduğu göz önüne alındığında özellikle AB’de AYM ile yapısal değişiklikler ve dış ticarette getirilecek yeni kuralların sanayi tarafından yakından takip edilerek adımlar atılmasının, sektörün küresel boyutta rekabetçi sürdürülebilirlik yetkinlikleri kazanması ve korumasının kritik bir konu olduğu vurgulandı. Bu doğrultuda üreticilerin üretim aşamasında kaynak ve enerji verimliliği gibi konuların öneminin bilincinde faaliyetlerini sürdürmeleri ve sanayide üretim kaynaklı olumsuz çevresel etkilerinin bütünsel olarak anlaşılabilmesi için Ürün Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi gibi çalışmaları gerçekleştirmelerinin önemine dikkat çekildi.

Yine AB’nin 2050’de ilk iklim nötr kıta olma hedefinin yanında sıfır kirlilik hedefinin de bulunduğu, üretim kaynaklı atıkların geri kazanılarak ekonomiye kazandırılması; boya çamuru, fosfat çamuru gibi atıklar ile atık lastik ve yağların çimento fabrikalarında enerji geri kazanımında kullanılması gibi girişimlerin önem kazandığı belirtildi. Bu nedenle ürün yaşam döngüsünü tamamlayan ürünlerin toplanması, geri kazanımı ve bertarafı süreçlerinin tasarım aşamasından itibaren ele alınması, kullanım ömrü dolan ve piyasadan çekilen araçların hem olumsuz çevresel etkilerinin azaltılması hem de ekonomiye kazandırılması gibi “döngüsel ekonomi” süreçlerinin oluşturulmasının öne çıktığı hatırlatıldı.

Raporda, nispeten çevre dostu bir ulaşım şekli olmasına rağmen deniz ulaşımında emisyonlarda daha fazla azalmaya ihtiyaç duyulduğu, artan deniz ticareti ve ekonomik büyüme, artan enerji tüketimi, çevre dostu gemi talebi, LNG yakıtlı motorlar ve nakliye hizmetleri nedeniyle küresel gemi inşa pazarının gelecekte büyümesinin beklendiği ifade edildi. Ayrıca gemi inşası ve geri dönüşüm faaliyetleri, bakım, onarım ve söküm faaliyetleri tarafından üretilen tehlikeli atıkların, atık suların, yağmur suyunun ve hava emisyonlarının yönetimiyle ilgili olarak çalışmaların artırılması gerektiğine dikkat çekildi.

Yine Avrupa havacılık sektörünün Paris Anlaşması ve AYM’ye dayanarak AB, Birleşik Krallık ve Avrupa Serbest Ticaret Birliği’nden kalkan tüm uçuşların 2050 yılına kadar net sıfır karbondioksit emisyonu ile gerçekleşmesinin öngörüldüğü not düşüldü.

Nitelikli iş gücü için uyum mekanizmaları devreye alınmalı

Raporda teknolojik gelişmeler, dijital dönüşüm, artan kalite ve verimlilik ihtiyaçları, yurt içi ve yurt dışı pazarlarda yükselen müşteri beklentileri ve zorlu rekabet koşulları gibi sebeplerle “Kara, Deniz Taşıtları ve Yan Sanayi”nde yetkin, nitelikli, üretimde çalışmaya istekli ve kalıcı çalışanlara ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Sektörün en önemli rekabetçilik unsurlarından birisi olan nitelikli iş gücünün korunması ve geliştirilmesinin en öncelikli konulardan biri olduğu, beceri açığını ve aynı zamanda üretim sektöründe artan vasıflı işçi eksikliğini ele almak için uyum mekanizmalarının devreye alınması, çalışanların potansiyellerini ortaya çıkarabilecekleri süreçler tasarlayıp sürekli gelişimleri için fırsat ve ortam sunulması gerektiği ifade edildi. Ayrıca sektör çalışanlarına güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları sunmanın, sorumlu satın alma ve tedarik zinciri izlenebilirliğini artırarak değer zincirindeki insan hakları ihlallerinin ve olumsuz çevresel etkinin önüne geçebilmenin ve operasyonel mükemmellik, çeşitlilik ve kapsayıcılığın önemi vurgulandı.

Döngüsel ekonomi ile ilgili iş dünyasında farkındalık yaratmanın önemi artıyor 

Raporda dünyada müşteri, yatırımcı ve hatta çalışan beklentilerinin değiştiği ve bunun “Kara, Deniz Taşıtları ve Yan Sanayi”ni büyük ölçüde etkilediği de belirtildi. Yeşil büyüme politikaları, yıkıcı teknolojik gelişmeler, satın alma gücündeki değişim, gelişmekte olan pazarlarda hızlı kentleşme ve tüketici davranışlarının değişmesi gibi bir dizi küresel trendin otomotiv sanayinin dinamiklerini değiştirecek faktörler yarattığı vurgulanırken, bağlantılı araçların artışı, otonom sürüş, paylaşımlı mobilite, elektrikli araçlar ve alternatif yakıtlı araçlar, AR-GE ve ÜR-GE faaliyetlerinin odaklandığı trendlerin öne çıktığı ifade edildi. Benzer şekilde yakıt verimliliği yüksek, hidrojenle çalışan ve hibrit uçakların geliştirilmesi, gemicilik sektöründe dijitalizasyon ve otomasyonla tüm tedarik zincirinde enerji verimliliği sağlanması gibi konuların önem kazandığı vurgulandı.

 

Paylaş